Ülkemizde ve dünyada aslında güzel şeyler de oluyor. Özellikle gençlerden gelen güzel haberler dünyamızı daha da güzel hâle getiriyor: “İki kolum yok ama kimsenin görmediği kanatlarım var. Ailem sayesinde kollarımın yokluğunu değil ayaklarımın varlığını hissettim. İmkansız olanları omuzlarımla, kollarımla değil bacaklarımla yaptım. Benim de başkaları gibi küt küt atan bir kalbim var. Kollarımla değil yüreğimle sarılıyorum hayata.” Bu ifadenin sahibi 16 yaşındaki Sümeyye Boyacı geçtiğimiz ay Londra’da düzenlenen Dünya Paralimpik Yüzme Şampiyonası’nda Türkiye adına yarışarak, 50 metre sırtüstünde dünya ikincisi oldu. İspanyol rakibine saliselerle birinciliği kaptıran Boyacı’nın bu ilk büyük başarısı değil; kariyerinde altın madalyalar, birçok şampiyonluklar bulunuyor. Hedefi 2020 Tokyo Olimpiyatları’nda altın madalya olan Sümeyye Boyacı ile spor merkezli hazırladığımız dosyamız için çok özel bir söyleşi yaptık.

Sümeyye Boyacı Kimdir?

5 Şubat 2003’te Eskişehir’de Semra-İsmail Boyacı çiftinin ilk çocuğu olarak dünyaya geldi. 2008 yılında yüzmeye başladı. Haziran 2016’dan bu yana milli yüzücü olan Boyacı’nın uluslararası arenada birçok madalyası ve şampiyonluğu bulunuyor. Son olarak Londra’da düzenlenen Dünya Paralimpik Yüzme Şampiyonası’nda 50 metre sırtüstünde dünya ikincisi oldu. Üniversitede psikoloji bölümü okumak isteyen Sümeyye Boyacı ayrıca sanatla da yakından alakalı; resim ve ebru sanatı ile ilgileniyor. Yemek yapmayı ve amatör olarak terzilikle uğraştığını da söyleyelim.

Sıcağı sıcağına hemen son şampiyonluğu soralım: Dünya Paralimpik Yüzme Şampiyonası’ndaki yüzümüzü ağartan ikinciliğin... Birincilik salise ile kaçtı. Hayırlı olsun, çok teşekkür ediyoruz millet olarak. Nasıldı çalışma tempon, neler hissediyorsun?

Ben de teşekkür ederim. Tabii ki çok mutluyum, ülkemizin İstiklal Marşı’nı dünyada okutmak, bayrağımızı göndere çekebilmek benim için çok özel bir duygu.

Çalışmalarımız bir buçuk iki ay öncesinden başladı. Kamp merkezinde zorlu antrenmanlar yaptık. Sabah iki buçuk saat dört kilometre, akşam iki buçuk saat dört kilometre yüzme, öğlen de kara antrenmanları olacak şekilde bir kampımız oldu. Hazırlık sürecimiz böyleydi. Bu kamplar ailemizden ve evimizden uzak, farklı şehirlerde oldu.

Her bünye bu tempoyu kaldıramaz, tekrar tebrik ederiz. Peki daha önceye gidecek olursa, spora başlangıcın nasıl oldu?

Spora başlamam ailemin teşvikleriyle oldu. Aslında ilk başlarda biraz korkuyordum. Yüzmeyi seçmem de ailemin yönlendirmesiyle oldu. Ya yüzmeyi ya da futbolu seçecektim. Yüzme bana biraz daha uygun olduğu için ailem bunu seçmiş. 2008 yılında, 4 yaşındayken yüzmeye başladım ve o tarihten bu yana profesyonel olarak devam ediyorum.

Seni ne motive ediyor?

Beni en çok motive eden şey, İstiklal Marşı’mızı okutmak ve bayrağımızı göndere çektirmek... Bunlar benim için gerçekten özel duygular. Şampiyonalara hazırlanırken kamp zamanları çok zor geçiyordu bazen, bıktığımız, sıkıldığımız zamanlar oluyordu. Ancak İstiklal Marşı’mızı okutmak benim en büyük hayallerimden biriydi. Bu yüzden de kendimi bu şekilde motive ettim.

İlk Şampiyonluğumu Unutamam

İlk şampiyonluğun, İstiklal Marşı’mızın senin başarınla ilk kez okunması nasıldı?

Çok duygulanmıştım, İstiklal Marşı’mızı ilk kez okuttuğumda 14 yaşındaydım. Paralimpik Dünya serisindeydik. O benim için bir ilkti, o zaman ilk derecemi yapmıştım. Şimdi o derecemi geliştirdim. Beni çok duygulandırmıştı, ilkler unutulmaz ya, benim için de çok değerli bir anıydı.

Futbol Dışındaki Sporlara da Medyada Yer Verilmeli

Spor deyince hem ülkemizde hem de dünyada futbol merkezli bir anlayış olduğunu görüyoruz. Senin kanaatin nasıl? Diğer branşlara ilgiyi nasıl çekebiliriz?

Öncelikle futbol dışındaki sporların medyada daha çok yer alması gerek. Mesela her futbol maçı canlı şekilde ekranlarda yayınlanıyor ancak genelde yüzme vb. sporlar arka planda kalıyor. Sporu ne kadar insanların karşısına çıkarırsak, insanların görmesini sağlarsak, o kadar gelişeceğini düşünüyorum. Çünkü insanlar neyi daha çok görürse insanlar ona yöneliyorlar. Futbol her zaman gündemde ve insanlar ona yöneliyor. Medyada neye çok yer verilirse insanlar ona yöneliyor.

Spor senin için ne demek? Yani, sporun etkisini, katkısını nasıl yorumluyorsun?

Sporun birleştirici bir gücü var, insanları bir bayrağın altında topluyor. Aynı duyguları yaşamaya teşvik ediyor. Birleştirici gücü bu olurken, eğer profesyonel olarak bu işi yapıyorsan bir yandan da sürekli ailenden uzakta kalmak zorunda kalıyorsun. Hani “Ayırıcı gücü nedir?” diye sorulsa bunu söyleyebilirim.

Sporun Birleştirici Gücünü Herkes Kullanmalı

Lisanslı, profesyonel sporcu olmayı nasıl değerlendiriyorsun? Zorluklar neler mesela?

Profesyonel spor tabii ki kolay değil. Dışarıdan bakıldığında belki dakikalar süren bir yarışın hazırlık aşaması, oraya gelinen nokta çok meşakkatli. Ayrıca vücudu da aslında olumsuz anlamda etkiliyor; yani kas yorgunluğu bir takım sakatlıklar kaçınılmaz. Buna rağmen gündelik spor yapmak, bunu hayata entegre etmek insan sağlına yardımcı oluyor, insanı dinçleştiriyor. Spor sayesinde hayata bağlanan, sosyalleşen birçok insan var ve sporun birleştirici gücünü herkes kullanmalı.

Negatif Enerjimi Suya Bırakıyorum

Profesyonel bir sporcu olarak, spora başlamak isteyen arkadaşlara neler tavsiye edersin?

Hangi spora başlayacağınız çok da önemli değil. Önemli olan herhangi bir spora başlamak. Spor için bir gayret sarf ettiğiniz için, günlük yaşantıdaki stresi, negatif enerjinizi atıyorsunuz. Ben negatif enerjimi suya bırakıyorum. Yüzdüğüm zaman bir bakıma suyu tekmeliyorum aslında. Bütün negatif enerjim gidiyor. Bir tekvandocu veya judocu farklı bir şekilde atıyor o negatifliği. Sporun en büyük faydası bu bence.


GENÇ'ın Yazısı.