Dergimiz Aralık Sayısına İlişkin Bir Düzeltme
Site Özel
1000 okunma
Dergimiz Aralık Sayısına İlişkin Bir Düzeltme
Genç Dergisi’nin Aralık 2020 sayısında Doç. Dr. Mustafa Selim Yılmaz ile Dr. Recep Emin Gül’ün yazılarında maalesef bir hata sonucu karışıklık meydana gelmiştir. Yazıların aslı aşağıda yer aldığı şekliyledir. Yaşanan karışıklık dolayısıyla hocalarımızdan ve siz değerli okurlarımızdan özür dileriz.
Kur'an-ı Kerim’in İfadeleri Delilli ve İkna Temellidir
Doç. Dr. Mustafa Selim Yılmaz / İlahiyatçı-Akademisyen
Yahudiler ya da Hristiyanlarla ilgili Kur`an-ı Kerim`de yer alan ifadeler o dinlerin temsilcilerine hakaret ya da saygısızlık sayılabilir mi?
Konunun doğru anlaşılması için öncelikle kavram analizi yaparak doğru bir bakış açısı ortaya koymaya çabalamak gerekir. Hakaret ve saygısızlık, insanın varlığını yadsımak demektir. Eleştirmek ise karşıdakini muhatap almak ve bir nevi ona değer vermek anlamındadır. Haddi zatında eleştirmek, düşünsel zeminde sistematik muhataplık ilişkisi kurmaktır. Bu itibarla hakaret etmek ile eleştirmeyi birbirine karıştırmamak gerekir.
Kur’an’ın müesses Yahudilik ile Hıristiyanlık anlayışlarına dair söylemi, kesinlikle hakaret merkezli bir şey değildir. Aksine köken birliğine vurgu yaparaktan tarihi süreç içerisinde söz konusu anlayışlar tarafından oluşturulan yanlış tasavvurların eleştirilmesi, delilli konuşma ve ikna temelinde işin gerçeğine/doğrusuna/özüne yönelik rehberlik etmektir. Şöyle ki; hali hazırda bu anlayışlar Allah’ın insanlarla vahiy yoluyla iletişim kurduğunu zaten kabul etmektedir. Bu ortak noktadan hareketle Kur’an; “Allah’ın, geçmişte nasıl Hz. İbrahim, Hz. Musa, Hz. İsa vd. peygamberlerle konuştuysa aynı şekilde Hz. Muhammed’le de konuştuğunu” söylemektedir. Bu nedenle Kur’an, Hz. Peygamber’e yaftalanan “türedi” iddiasını reddetmekte (kaldı ki hakikatin elçisini tanımamak hakikatin kendisini de tanımamak demektir) ve onu, Hz. Adem’den beri gelen geleneği “tasdik edici” ve aynı zamanda söz konusu töreye iliştirilen tortulardan onu arındıran “tashih edici” olarak nitelendirmektedir. Daha ötesi bütün peygamberleri “kardeşler” olarak niteleyerek onlara müntesip olduklarını söyleyenlerden de kardeşlik ilişkisinin gereği gibi hareket etmelerini imlemektedir. Bunun aksi bir tavrı ise Kur’an’ın; hakikate vefasızlık, “kelime-i vahide”ye (ortak nokta) yabancılaşma, “köken birliğinin” “akıbet birliğine” vardırılmaması ve nihayetinde kronikleşmiş anlaşmazlık ve çatışmalar sarmalına mahkûm kalma olarak ihsas ettirdiğini söylemek mümkündür. Sonuç itibariyle tarihi tecrübe, mukaddem vakıanın en büyük şahididir.
Kötülüklere İyilikle Karşılık Verirdi
Dr. Recep Emin Gül / İlahiyatçı-Akademisyen
Peygamber Efendimiz kendi döneminde İslam`a ve mukaddes değerlere sözlü şekilde düşmanlık eden insanlara karşı nasıl bir tutum içinde olmuştur?
Hz. Peygamber (sas) yaklaşık kırk yıl toplum içerisinde sıradan bir birey olarak yaşamış, kendisine vahiy geldikten sonra ise artık peygamberliğin yüklediği sorumlulukları yerine getirmek üzere kendisine gelen vahyi insanlara tebliğ etmeye başlamıştır. Tebliğden önce kendisine herhangi bir suçlamada bulunmayan, kötü söz söylemeyen hatta “Muhammedü’l-Emin” olarak niteleyen müşriklerin tebliğden sonra Hz. Peygamber’e (sas) çeşitli hakaretlerde bulundukları, maddi ve manevi yaptırımlar uyguladıkları bilinmektedir. Yüce Allah’ın da Kur’an’da bildirdiği üzere müşrikler Hz. Peygamber’e (sas) mecnun, şair, kahin, sihirbaz gibi iftiralarda bulunmuşlardır (Tekvir, 81/22, Enbiya, 21/5; Saffat, 37/36; Tûr, 52/30.) Hz. Peygamber’in (sas) getirdiği vahye yani Kur’an’a ise şiir, kahinin sözleri, cinlerin getirdiği sözler, Muhammed’in uydurmaları şeklinde yakıştırmalar yapmışlardır (Müddessir, 74/25, Yunus, 10/38, Bakara, 2/24). Ebû Cehil, EbûLeheb, Velid b. Muğire gibi müşriklerin önde gelenleri Hz. Peygamber’e (sas) türlü iftiralar ve hakaretlerde bulunmuştur.
Hz. Peygamber (sas) ise hiçbir zaman müşrikler gibi kötü söz söylememiş, muhataplarına onlar gibi hakaret etmemiş, iftira atmamıştır. Aksine müşriklere karşı yumuşak davranmış, onları güzel sözler ve öğütlerle dine davet etmiştir. Allah da Rasûlünün bu tutumunu “Eğer kaba, katı kalpli olsaydın, hiç şüphesiz etrafından dağılır giderlerdi.” (Al-i İmran, 3/159) diyerek övmüş ve onaylamıştır. Hz. Peygamber (sas) kendisine yapılan iftira ve hakaretler karşısında her zaman soğukkanlı davranmış, karışındakini cezalandırmak isteyen sahabilere engel olarak o kişinin Müslüman olmasını temenni etmiştir (Müslim, Zekat, 142–148). Görüldüğü üzere Hz. Peygamber (sas) engin bir merhamete, İslam’ı tebliğ etmek ve onun güzelliğini göstermek için üstün bir sabra ve fedakarlığa sahiptir. Aynı şekilde Hz. Peygamber’in (sas) tebliğ metodu karşı tarafı incitmeme, gönlünü kırmama ve rencide etmeme üzerine kuruluydu. Bu nedenle O (sas), hiçbir zaman muhataplarına sert davranmamış, kendisine hakaret edip iftiralarda bulunsalar da onlar için hayır duada bulunmuş ve Müslüman olmalarını temenni etmiştir.
GENÇ'ın Yazısı.