Hayrunnisa Güngör

Muhtemelen bu dünyada nefes alıp verdiğim ilk dakikalardan beri birileriyle kıyaslanıyorum. Belki bazı arkadaşlarım benden hızlı yürüdü, belki benim kirpiklerim onlarınkinden uzundu ya da benden önce aile bireylerinin isimlerini saymaya başlamışlardı. Onları geçtiğimden emin olduğum tek nokta, onlardan önce efkârlanmış olabileceğim. Hasılı bir yarıştır başladı o ilk ağlayışımızla birlikte. Sonra okula gitmeye başladık, sınavlarda yarıştık. Yetmedi, annelerimizin altın günlerinde yarıştık. Kıyaslanmaya ve kıyaslamaya alışmışız. Şimdilerde zar zor yakalıyorum dilime gelen o ezber cümleleri. Her insanın başarısı da başarısızlığı da biriciktir. Bunu öğretmeye çalışıyorum kendime.

Bitmek bilmeyen bir kıyas da yaratıldığımız cinsiyetten yakalıyor bizi. Öyle bir konu ki, doğrusu budur deyip çıkamıyorsunuz işin içinden. Keskin sınırlara yer olmadığı gibi herkesin de söyleyecek bir sözü var. Kadın ve erkekten hangisi üstün? Erkeğin yaptığı her işi kadın yapabilir mi? Erkeğin ve kadının esas görevleri nedir? Kadının kariyeri annelik midir? Bu kıyas her yıl başka bir şekle bürünüp çıkıyor karşımıza. Bu zamana kadar şahit olduğum tartışmalarda kadın erkek eşitliği, toplumsal cinsiyet rolleri, sosyal hayatta kadın erkek ilişkileri konularının daha çok kadınlar üzerinden ilerletildiğini üzülerek gözlemledim. Sosyal medyanın da işin içine girmesiyle genç hanımların bu konuda sessiz kalmayıp bazen haklı bazen de yanlış tepkiler verdiklerini gördüm. Bundan sonraki hayatımızı etkilemeye devam edecek ve yeni nesli şekillendirecek bu konuda, İslam’dan öğrendikleri, muhafazakâr camiadan duydukları ve kendi düşünce yapıları arasında sıkışıp kalan gençlere daha fazla kulak verilmesi gerektiğini düşünüyorum. Bu nedenle bu yazıda yukarıda bahsettiğim tartışmalara bazen taraf bazen konu olmuş mütedeyyin genç hanımları konuşturarak muhafazakar camiada şahit oldukları kadına dair söylemlerde onları inciten hususları bulmayı ve dönülebilecek bazı hataları fark ederek genç hanımların daha iyi anlaşılmasını istedim.

Bu amaçla yaşları 24-28 arasında değişen 20 üniversite mezunu, mütedeyyin genç hanımla görüşmeler gerçekleştirdim. Konuştuğum genç hanımlardan aldığım reaksiyon “Bir dokun, bin âh işit.” şeklindeydi. Hatta birisi “Sana yardımcı olabildim mi bilmiyorum ama konuşmak beni çok rahatlattı” şeklinde karşılık verdi. Meğer birisi onlara bu soruları sorsun diye bekliyorlarmış. Onlara muhafazakâr camianın şu ana kadar şahit oldukları kadın ile ilgili söylemleri hakkında ne düşündüklerini ve bu söylemlerin kendi bakış açılarıyla uyumlu olup olmadıklarını sordum. “Muhafazakâr camia” kavramının içine kimleri koyacakları ya da hangi söylemleri değerlendireceklerini onlara bırakarak kendilerini ifade etme konusunda bir serbestlik tanımak istedim. Dört kişi, muhafazakâr camianın siyasi bir yapıyı da içinde barındırdığından söz etti. İki kişi ise muhafazakâr camia içinde ılımlı muhafazakârlar ve katı muhafazakârlar olmak üzere iki grup olduğunu söyledi. Görüldüğü gibi muhafazakâr kavramının zihinlerde net bir tanımı olmadığı için araştırmaya katılan kişileri mütedeyyin diye adlandırmanın daha uygun olduğunu düşündüm.

Mütedeyyin genç hanımların muhafazakâr camia içerisinde karşı oldukları ilk husus erkeklerin muhafazakarlık adı altında kadınlara ne yapıp ne yapmamaları gerektiğini söylemeleriydi. Görünüşüyle ya da sosyal medyadaki söylemleriyle muhafazakâr olduğu varsayılan herhangi bir erkek için bu söylendiği gibi, aynı zamanda vaazlarında, ders halkalarında, seminerlerinde de yalnızca kadının kusurları üzerinden konuşan, erkeklerin birçok uyarıdan sıyrılmasına sebep olan hocalarımız için de aynı rahatsızlık dile getirildi. Milyonlarca yürek, tek bir soru: Tesettür, mahremiyet, yerini bilme, Allah’ın onu yaratmasındaki amaca riayet yalnızca kadın için mi geçerli? Kadının evdeki, akrabalar arasındaki, alışverişteki, işteki yerini konuşurken mütedeyyin genç beyefendilere de yol göstermeyi gözden kaçırıyor olabilir miyiz? Genç hanımlara anne olmanın ve eş olmanın sorumluluğundan, faziletinden bahsederken onlara yol arkadaşı olacak genç beyefendilerin iyi yetişmesine yardımcı olabiliyor muyuz? Allah’ın emir ve yasaklarından kadınların daha çok sorumlu olduğu izlenimine yol açan sözlerimizle genç hanımları incittiğimizin farkına varıyor muyuz?

Sorularımı yanıtlayan arkadaşlarım, Türk toplumunda kadına İslam’ın penceresinden çok, kültürün ve örfün penceresinden bakıldığına da dikkat çekti. İslam’da kadına daha çok günah olan, erkeğe daha az günah olan bir fiile rastlamadım. Ancak kültürümüzde özünde çirkin olan bir fiili, kadının yapması erkeğe nazaran daha ayıp kabul edilebiliyor. Evin oğlunun gururu incinmesin diye yaptığı hatalara göz yumarken, dizimizi dövmemek için kızlarımızı bir miktar kırıp döküyoruz sanki. Bu çifte standart -bazen örneklerini gördüğümüz üzere- kadının hırçınlaşmasına hatta tam tersi istikamete kendisini kaptırmasına neden olurken erkeklerin ise kendi hatalarını fark edebilme kabiliyetlerini köreltiyor. Son safhada ise erkeklerin ve kadınların birbirlerine bilenerek birbirlerindeki incelikleri fark edememelerine ve stereotiplere teslim olmalarına sebep oluyor.

Genç hanımların toplumdaki kadın algısına dair bir diğer tespiti ise kadının ve hatta toplumun dindarlığının ve ahlakının kadının tesettürü üzerinden yorumlanması, toplumda meydana gelen yozlaşmanın kadının giydiklerine ya da yapıp ettiklerine mal edilmesiydi. Genç hanımların sosyal hayata katılma biçimlerinde ve dış görünüşlerinde kimilerinin onaylamayacağı şekillerde değişim olduğu inkar edilemez. Ancak aynı değişimden erkeklerin de nasibini aldığını görüyoruz. Herhangi bir sorumluluk varsa bunu genç hanımlar ve beyefendiler birlikte üstlenmelidir. Büyüklerimiz ise bu konuda iki cinsi de kapsayacak şekilde yol gösterici olmalıdır.

Genç hanımların rahatsız olduğu başka bir konu ise kız çocuklarının erkeklerin olduğu bütün ortamdan çekilerek bir fanus içerisinde yetiştirilmesidir. Bu aşırı korumacı tavrın ilerde hayatı ve insanları tanımama, karşı cinsle karşılaştığında sağlıklı bir iletişim kuramama gibi sorunlara yol açtığını ifade ettiler. Bu yalnızca kız çocukları için değil, erkek çocukları için de geçerli. Elbette Allah’ın razı olmayacağı birlikteliklerden sakındırmalı ancak bu insanların günün birinde birlikte yaşayacağı, akrabalık ve komşuluk edeceği gerçeğini gözden kaçırmamalıyız. Kadının asıl görevinin annelik olduğunu söylerken bazı kadınların anne olma kısmetinin olmadığını gözden kaçırdığımız gibi... İş hayatının kadınlar için uygun olmadığını anlatırken bazı kadınların geçim derdiyle çalışmak zorunda olduğunu gözden kaçırdığımız gibi…

Genç hanımlar bütünüyle haksızlığa uğradıklarını ya da baskı altında olduklarını da düşünmüyorlar. Kültürel yargılar bir yana, şu anda genç hanımların dini kimliklerini de koruyarak eğitim alma ve mesleklerini icra etme imkanlarını görmezden geliyor değiller. Hatta sahip olduğumuz bazı imkanların suistimal edildiğinin ve karşılaştığımız yenilikleri hiçbir filtreden geçirmeden benimserken Allah’ın razı olmayacağı işlere de kapımızı açtığımızın farkındalar.

20 kişiyle yaptığım bu görüşmeler sonucunda şunu çok net fark ettim: Bu genç hanımların rahatsız oldukları durum İslam’daki kadının yeri değil. Allah’ın ve Resulunün verdiği ölçü dışındaki kültürel ölçülerden ve muhafazakâr camianın bunları topluma aktarmadaki üsluplarından rahatsız oluyorlar. Yaptıkları yanlış bir davranış üzerine doğrusunun tebliğ edilmesi yerine yargılayan bir dille eleştirilmesinden ve genellemelere maruz kalmaktan rahatsız oluyorlar. Kadınların olması gerektiği hal sürekli konuşulurken erkeklerle ilgili kayda değer bir yorum yapılmamasına kırılıyorlar. Sorunların kökenine inmediğimiz, bizi sorunlara götüren ara yolları keşfetmediğimiz sürece yalnızca birbirimizi eleştirip düşmanlığı arttıracağız belli ki. Kadınların kırılganlığını -ve bazen zayıflığını- savunurken buna uygun bir dille meramımızı anlatmayı denemeliyiz belki bir de. Çalışma hayatının kadınlar için uygun olmadığını savunurken, Allah’ın onu yaratmasındaki potansiyelleri, yetenekleri ve incelikleri kullanarak İslam’a ve Müslümanlara faydalı olmak için çabalayan kadınlar için daha elverişli çalışma ortamları kurmalıyız öyleyse.

Amacım, zaten çok yorulduğumuz bu tartışmaya yeni bir boyut getirmek değil, mütedeyyin genç hanımların bu konuda kırıldıkları noktaları tespit etmekti. Ola ki birisi eleştiri oklarını bir kenara bırakıp ne dediklerine kulak kabartır. Ola ki birisi neyi savunduğu ile nasıl savunduğu arasındaki uçurumu fark eder.

Rabbimin razı olmayacağı şeyi konuşmaktan yine Rabbime sığınırım.


GENÇ'ın Yazısı.