Hayat aslında bir kendini bilme/bulma arayışı ya da yolculuğudur. Kendini bilen kendini bulmuş, kendini bulan da hayatını kurtarmıştır. Dolayısıyla yol uzun olsa da menzil çok çok önemlidir.

en kimim sorusu tarih boyunca bütün kültürlerde insanoğlunun cevabını aradığı en çetin ve zor sorulardan biri olmuştur. Bizim kültürümüzde “kendini bilen Rabbini bilir” denmiş ve kendini bilmek Rabbi bilmek kadar önemli ve üstün tutulmuştur. Batı kültüründe ise Delphi tapınağının alınlığında kilometrelerce öteden görünecek şekilde “Kendini Bil” yazılmıştır. Hiç şüphesiz hayat aslında bir kendini bilme/bulma arayışı ya da yolculuğudur. Kendini bilen kendini bulmuş, kendini bulan da hayatını kurtarmıştır. Dolayısıyla yol uzun olsa da menzil çok çok önemlidir. Bu bakımdan yola ne kadar erken çıkılsa o kadar isabet olacak, menzil biraz daha yaklaşacaktır.

Ben kimim sorusu ile insanlar genellikle ilk kez orta ergenlik olarak nitelendirilen 15-18 yaşları arasındaki dönemde karşılaşırlar. Kişi her anlamda hızlı bir gelişim sürecine girmiş, soyut zeka oluşmuş, ergenliğin ilk dönem karmaşası atlatılmış ve kendi ile karşılaşma gerçekleşmiştir. Yunus’un deyişiyle kişi için “bir ben vardır bende benden içeru” durumu söz konusudur. Yani birey yaşadığı değişim ve gelişimlerle en çok kendisine yabancılaşmış ve kendi içinde (sanki) kendisinden farklı bir ben taşır hale gelmiştir. Bu nedenle de bir an önce o içindeki beni tanımak, bilmek, onunla tanışmak ve kaynaşmak zorundadır. İşte birey tam bu noktada başlar “ben kimim” diye sormaya. Hiç şüphesiz kolay ve tek cevabı olan bir soru değildir ben kimim sorusu. Bu yüzden de doğru olan ısrarla cevabın peşine düşmek iken insanların çoğunluğu kolayı zora tercih eder ve kendilerini bilmek, kendilerini keşfetmek veya en doğru ifadesiyle kendi kimliklerini oluşturmak yerine başka grup ve kişiler üzerinden kimlikler inşa ederler kendileri için.

Kimi insanlar Sosyal Kölelik olarak ifade edilen tarzda kimlikler geliştirirler. Bu tür insanlar bir gruba bağlanıp kendi kimliklerini grup içerisinde eritirler ve her adımları, sözleri, hareketleri ile gruba ve grubun beklentilerine uymaya çalışırlar. Bu durum bazen öyle bir hal alır ki grubun tarzı paralelinde grubun bile istemeyeceği en uç noktalara grup benden bunu bekler düşüncesiyle gidilir. Hiç şüphesiz iyi bir grubun içinde olmanın kişinin gelişimine ve kimliğine çok ciddi anlamda olumlu katkıları vardır ancak grubun içinde olmak ile grubun kölesi olmak farklıdır. Doğru olan kişinin kimliği ve kişiliği ile grubun içerisinde var olmasıdır.

Kimi insanlar Sosyal İzolasyon olarak ifade edilen tarzda kimlikler geliştirirler. Bu tür insanlar kendilerini içinde bulundukları ortamlardan izole edip, hiç kimseyle irtibat ve iletişim kurmadan yaşarlar. İnsanların dikkatini çekmekten oldukça korkar ve bu nedenle varlıkları ile yoklukları fark edilmeyecek şekilde davranmaya çalışırlar. Her ne kadar insanlarla içten içe iletişim kurmak, onlar tarafından fark edilmek isteseler de kendilerini bilmediklerinden bir türlü bunun olabileceğine inanmaz ve bu nedenle de hiçbir yere tutunamayan, kendi içlerine bir dünyada yaşayan insanlar haline gelirler.

Kimi insanlar da Fazla özdeşleşme olarak ifade edilen tarzda kimlik geliştirirler. Gençlik gelişim döneminin en önemli basamaklarından olan bir yetişkinle özdeşleşmeyi ileri götürür ve çevresinde gördüğü ya da medya yoluyla takip ettiği bir yetişkinin birebir kopyası olmaya çalışır; davranışları, tepkileri, ifadeleri, giyim tarzı kısaca her şeyiyle onun gibi olmak isterler. Yine doğru insanlarla özdeşleşmek kişiye fayda sağlasa da fazla özdeşleşme kişinin kendi kimliğini bulmasını engeller ve kimlik krizini çözmesini geciktirir.

Kimi insanlar da Kimlik Karmaşası olarak ifade edilen tarzda kimlik geliştirirler. Geçmişleriyle küs, geleceklerinden ümitsiz, herkesle çatışma içerisine girip, yaşlarına, durumlarına, konumlarına hiç uygun olmayan tarzda davranışlarda bulunurlar. Bu durum da kişinin süreç içerisinde çok zararlar görmesine ve neticede özgüvenini kaybedip kendisine küsmesine sebep olur.

Bütün bunlar ben kimim sorusunun cevabı aranırken girilmemesi gereken yollardır. Girilmesi gereken yolda ise kişinin kendi artılarının ve eksilerinin farkına varması; artılarını artırmaya, eksilerini artıya dönüştürmeye çalışması; geçmişini geçmiş kabul edip bugününü kendisi için en doğru şekilde yaşaması; kabiliyetlerini ve yeteneklerini bulması; bulamasa da araması; kabiliyetleri ve yetenekleri doğrultusunda bu dünyada kendini konumlandırması ve varlığını anlamlandıracak gelecek planları hazırlaması vardır.  Aksi takdirde kendini modern dünyanın (helvadan) idollerinde kaybedip onlar gibi olmak isteyen milyarların olduğu bir dünyada kendini bulamayanların kendilerini kaybetmeleri çok kolay olacaktır.


Mehmet Dinç'ın Yazısı.