Yeşil Camii`yi Sevmek
Site Özel
2287 okunma
Hümeyra Akpınar
Muhammed el-Mecnun ayağında Tebriz toprağı, ellerinde maharetle Osmanlı’nın sınırlarına sığmayan tevhid aşkının kanıtı olarak duvarlara dokunur. İsmine çini denir, eser denir, iz denir. Toprak sınırlarını, ülkesinin ve dininin bitişi olarak gören hiç kimse aynı rengi tutturamaz ondan sonra.
Çelebi`nin omzunda kasvetsiz fakat fetretli bir devletin yara izi. Çiçekler Bursa’da bu mevsim açar, camiler bu mevsim hayat verir toprağına, göğüne, devletine. O zaman tekrar tanıklık eder tarih, imar edenlerin Allah’tan başka hiçbir şeyden korkmadığına.
Komutan, mimar Ivaz Paşa askerlerini dizdiği muntazamlıkla ördürür duvarları. Taşlar üst üste, askerler yan yana. Askerin kaderi hareket, Yeşil Camii’nin ise durmak. Asker mühtedisine gider, camii mühtedisini bekler. Her şey senin sırtını duvara, gönlünü şehide yaslaman içindir.
İbadet kavramını dar kalıplara, farzlara, sevaplara sığdırmayan medeniyet, medreseyi bu ibadethanenin kanatları altında yaşatır. Dinin kalbe ve akla dokunuşunun tezatsızlığı imarına, imarını yapanın imanına yansır. Okumak, duvarların iç tarafından, insanın ten kafesinin dışına doğru başlar bu mescitte.
Mütevazi havuzu camiinin, içine attığı insan sesleri ve insana kattığı huzurla müezzini bekler. Yanı başında mahkeme, davalı, davacı ve karar. Ezan şimdi okunur. Şeriatın kestiği acımayan parmağıyla mahkum, Alemlerin Hakimi’ne inanmış kadı ile aynı secdede. Adaleti heykellerinde, güçlülerin cüzdanlarında taşıyanların anlayamayacağı bir sahne.
Niyetini alıp ellerini kaldırdığında imam, üzerini örten, özünü açığa çıkaran kubbeye doğru; mihraba nakşedilmiş fetih önce onun sesine sonra saflara yayılır. Eğer içinde ölmemişse hala fetih aşkı, Halid bin Velid’i, Fatih Sultan Mehmed’i, Salahaddin’i uyandırır sende. Onlar seni, senin içinde secdeye gitmen için fetheder.
Sonra sevmek için tanımak istersin; kalbi mescitlere bağlı bir kimsenin sadece Allah’ın gölgesinin bulunduğu günde gölgelendirileceği ile müjdelendiği için, “Sevgi bir davanın esası olmalıdır” dediği için Şeyh Edebali, senin her insandan, her evden, her şehirden kovulup da Allah’ın evinden asla kovulmayacağın için.
Kuzey cephesindeki oyma süslemeleri, mermer kapısı, ahşap minberiyle anlatılmaz Yeşil Camii. Duvarları, çinileri ve hatlarıyla tanımlanamaz sadece. Tanımlasan bile tamamlanamaz .
Önce içinde itiraz etmeden, üstünlük davasına girmeyen tarafına, tahiyyatü’l-mescid namazı kıldırarak başlamalı Yeşil Cami’yi sevmeye, üzerinde “Ben durumumu Allaha havale ediyorum“ yazan hattın hemen altında oturarak. Zemininde ‘simalarından tanınan’, kıyamını vakarından taşıran insanı sevmeli önce. Orhan Gazi’nin ayaklarını bu topraklara değdiren i`lâ-yi kelimetullah niyetini sevmeli, çinili mihrabından, mermer kapısından önce Yeşil Camii’nin.
Sen sevdikçe kubbesi göklere yükselir Yeşil Camii`nin. Senin başınsa yerlere eğilir eğer severse seni bir camii.
GENÇ'ın Yazısı.