Sığın Yüce Rabbine! Gizli Gizli Vesvese Üreten ve Üfleyen İnsanların Şerrinden...
Hak ve hakikati tanımadan batılı tanımaya çalışmak, hakikatle hiç buluşamama sonucunu da doğurabilir ki bir insan için böylesi bir durum manevi ölüm sayılır. Batılın ürettiği ve gönüllere üflediği vesveselere karşı dirençli bir manevi bünye oluşturmak, öncelikle sıhhatli bir bilgilenme ile gerçekleşebilecektir.
Vesvese kelimesi, çoğu zaman şeytanla birlikte anılan negatif bir kelime. İnsanı huzursuz eden, onu kötü ve çirkin şeylere teşvik eden, aklı karıştıran, gönlü bulandıran, istikrarı bozan fısıltılara verilen bir isim. Vesvese, fısıltı denilerek hafife alınacak bir virüs değildir. Kimi zaman inançları bozan, kimi zaman ilişkileri koparan ve hatta kimi zaman da toplumu alabora eden nice fitneleri tutuşturan bir kıvılcımdır. Böylesi bir şerrin yıkıcılığı büyük olduğu içindir ki Rabbimiz bize şöyle bir dua öğretir yüce kelamında:
De ki: “Cinlerden ve insanlardan; insanların kalplerine vesvese veren sinsi vesvesecinin şerrinden, insanların Rabbine, insanların Melik’ine, insanların İlah’ına sığınırım.” (Nas Suresi 1-6)
Biz bu yazıda cinlerden olan şeytanların vesvesesinden değil de gizli gizli vesvese üreten ve insanların gönüllerine üfleyen insan şeytanlarından bahsedeceğiz.
İnsan şeytanlarının da büyüklü küçüklü çeşitleri vardır. Kimilerinin şeytanlığı açıktandır. Bunlara karşı tedbir nispeten kolaydır. Kimilerinin ise gizliden gizliye münafıkçadır. Kılıktan kılığa girerek farklı postlara bürünürler. Kimi zaman bir düşünce adamı kisvesiyle, kimi zaman akademisyen kimliğiyle ve kimi zaman da uzmanlık kürküyle vesvese üretirler.
Vesveseye maruz kalmayı bilerek istemek akıllıca değildir. Ben kendime güveniyorum, inandığım değerlerin sarsılacağına da inanmıyorum diyerek vesveselerden sakınmayı ciddiye almamak son derece tehlikelidir. Özellikle Allah’ın ayetleri hakkında ileri geri konuşan, onları alaya alan kimselerin bulunduğu meclisler zehirleyici vesvese ortamlarıdır ki bu meclislerde lüzumundan fazla kalmak kişinin manevi dünyasını negatif anlamda değiştirecektir. Rabbimiz şöyle uyarır:
“Allah size Kitap’ta (Kur’an’da) “Allah’ın ayetlerinin inkar edildiğini ve onlarla alay edildiğini işittiğiniz zaman, başka bir söze geçmedikleri müddetçe onlarla oturmayın, aksi halde siz de onlar gibi olursunuz” diye hüküm indirmiştir.” (Nisa Suresi 140)
Çözüm, ne söylüyorlar diyerek oturup dinlemek değil, o meclisten uzaklaşmaktır. Bu zayıflık değildir. Maddi bedenimizi korumak için bulaşıcı virüslerin bulunduğu ortamlardan uzak kalmak gerektiği gibi manevi dünyamızı korumak için de böylesi bir tedbir kaçınılmazdır. Şu ayet-i kerime çözümün böyle bir yol olduğunu beyan etmektedir:
“Ayetlerimiz hakkında ileri geri konuşmaya dalanları gördüğünde, onlar başka bir söze geçinceye kadar onlardan uzak dur. Eğer şeytan sana unutturursa, hatırladıktan sonra artık o zalimler topluluğu ile oturma.” (En’am Süresi 68)
Benzer içeriğe sahip böylesi virüslere maruz kalmamak için kulağımıza ve gözümüze hitap eden yazılı, sesli ve görüntülü medyadan da uzak kalmak gerekecektir.
Entelektüel ve akademik virüsler, sıradan insanların vesveselerine göre çok daha tehlikelidir. Büyüklerden birisinin şu sözü manidardır: “Bid’at ehli birinin bir görüşünü dinlemiştim; yirmi yıldır gönlümü bulandırıp duruyor. Keşke hiç duymamış olsaydım.”
Nice samimi müminlerin böylesi virüslere maruz kaldıktan sonra kıvranışlarına ve ıstıraplarına şahit olmuşuzdur. Yiğitlik virüsle karşılaşıp onu yenmek değil, mümkünse hiç maruz kalmamaktır. Zira her bünye virüse karşı dayanıklı olmayabilir. Tedavi için de her zaman tabip ve ilaç bulunmayabilir.
Hak ve hakikati tanımadan batılı tanımaya çalışmak, hakikatle hiç ......................................................................................
Adem Ergül 'ın Yazısı.