Bir Tanıdık
Ayşe Saliha Emon
Ben lisedeyken dedem vefat etti. Allah rahmet eylesin. Seveni çoktu, taziyeye gelen gelene. Arkasından Fatihalar, Yasinler, hatimler… Her gelen dedemle ilgili bir hatırasını anlatıyor, aile efradındaki keder, buruk tebessümlerle dağılıyordu. Yine bir teyzemiz odaya, kalabalığın içine girdi, babaanneme sarıldı ve ağlayarak şöyle dedi: “Başın sağ olsun Hacı, benim de kedim öldü, pek zor oluyor.” Kabul ediyorum, insanlar evcil hayvanlarına bağlanıyor, gidişleri de epey zor oluyor da o laf o ortama hiç oldu mu teyzeciğim?
Yine çok değil birkaç sene önce, evladı ciddi bir hastalık geçiren bir yakınım şunu söylemişti: “En çok neye sinir oluyorum biliyor musun? İnsanlar gelip bir tanıdıklarının ya da tanıdıklarının tanıdıklarının bu hastalık sürecine girdiğini falan anlatıyor; artistlerden, popçulardan örnek verenler bile var, güya teselli ediyorlar, aslında sadece dinleseler ve dua ettiklerini söyleseler yeter.”
Sonrasında onun bu sözü bende ciddi bir farkındalığa vesile oldu. Birinden bir sıkıntı dinlediğimde aklıma gelen eltileri, görümceleri, emmileri, dayıları kaç kere kovaladım bir bilseniz. Sonra aklıma bizim kedici teyze geldi, güldüm.
Neden birilerini, onları anladığımıza ikna etmek için illa bir akraba, tanıdık ya da iyi kötü bildiğimiz birilerine ihtiyaç duyuyorduk ki?
Mesela mültecileri anladığımızı beyan ederken neden Suriyeli komşumuzdan bahsetme ihtiyacı hissediyorduk. Borçlarıyla imtihan olan bir kardeşimize niye iflas eden eniştemizin reklamını yapıyor, ırkçılığa olan nefretimizi dile getirirken farklı etnik kimliğe sahip arkadaşlarımızı sayıyorduk. Acaba bu şekilde samimiyetimizi daha iyi ifade edebileceğimizi mi düşünüyorduk? Belki de.
Yine hafızamın derinliklerinden olabilecek en tatsız örneklerden biri sallandı geldi. 2007 yılında henüz 28 Şubat’ın izleri üniversitelerden silinmemişken Dekan Bey bana şöyle demişti: “Bak kızım, benim nenem de başörtülüydü.” Meseleden hızla soğudum.
Velhasıl kelâm bunları yazmamdaki gaye belki de çoğu kişinin çoktan farkına varmış olduğu bu yeni farkındalığımı paylaşmak.
- Bizim bir tanıdık var bir gün böyle senin gibi bir farkındalık yaşadı.
- Sonra?
- Artık her şeyin farkında.
Esasında, çoğunluğu kötü niyet barındırmayan bu tür ifadeler, anlatım zenginliği olarak kabul edilebilir. Ama sanırım yerini ve zamanını iyi kestirmeli.
...
Geçenlerde Kafka’nın Dönüşüm’ünü okudum. Buradan Gregor Samsa’ya seslenmek istiyorum. Gregor Bey işin zor vallahi, bizim balkonda da var bir hamam böceği oradan biliyorum.
GENÇ'ın Yazısı.