Ahmet Şahin Akbulut

Size bu ay gündeminize alacağınız güzel bir söz vermek istiyorum. “Mükemmel, iyinin düşmanıdır.”

“Her şey olağanüstü titizlikte ve düzende ilerlesin istiyorum. Eksik olmasın, detaylar benim için inanılmaz önemli” diyorsan gel beni dinle.

Detaylarda boğulmak çoğumuzun ayağına pranga. Makul ölçülerde detaylara odaklanmak ise iyi bir sonucun olmazsa olmazı.

Elinizdeki işi, dersi, projeyi sıfır hata ile tamamlamak için ayırdığınız zaman, o iş için ayırdığınız zamandan daha fazla ise oturup bir düşünmeniz gerekiyor. Ben doğru bir şey yapıyor muyum?

Ayrıntıları takıntı düzeyinde ele alırken ilişkilerinizi ve önceliklerinizi atlıyorsanız… Gerçekten mükemmel bir iş çıkardığınızı düşünüyor musunuz?

“İyi, benim için vasattır” idealizmi kulağa hoş geliyor. Doğru planlama ve detaylarda, makul zaman ölçeklerinde odaklanarak önceliklendirdiğiniz işlerinizi yapmanız sizi zaten iyi bir sonuca götürecektir. Sorunumuz şu: Bize çok küçük yaşlardan itibaren sıfır hata, 100 puan, en iyi, mükemmel, tek, süper kişi olmamız için verilen telkin. Öğrenciyken sınıfın en iyisi, mezun olurken okulun birincisi, çalışırken iş yerinin süper çalışanı…

Bunlar elbette güzel hedefler, insanı motive eden sonuçlar. Mükemmel olmaya çalışırken iyiden olacak kadar sıfır hata felsefesi, ifrat ve tefrit çizgisinde kaybetmemizin asıl nedeni olabilir. Bir sınavdan 100 almak için çalışmak asıl meselemiz olmalı, 100 almaya çalışırken konular arasında boğulup, zamanı yetiştirememek değil. Mezun olurken okul birincisi olmak için çalışmalıyız, sosyal ilişkilerimizi yok edecek, arkadaşlıklarımızı bitirecek, strese girecek yalnızlıklara sebep olacak şekilde değil. Çalıştığımız iş yerinde en iyi performansı sergilemek için çabalamalıyız, başkalarının ayağını kaydırmak, hatır gönül bilmemek, bilgiyi saklayıp kendi menfaatleri uğruna kullanmak için değil.

“Hayırda yarışma” felsefesi, mükemmele giden en makul yoldur.


GENÇ'ın Yazısı.