Şahsiyet dinden önce gelir. İnsanların hayatta kalmaya çalıştığı bu pandemide nasıl ki mimarlık, sanat, edebiyat konuşmak çapsızlıktır, asıl mesele hayatta kalmaktır, bu konu için de durum aynıdır. Dinden, bilimden, duadan, yapısal reformlardan konuşabilmek için önce bir şahsiyet meselesinin halledilmiş olması gerekmektedir.

Küçücük bir çocuktum, havaların soğuması ve kışın kendisini ufaktan hissettirmesiyle evde, anneannemde, komşularımızda bir hareketlilik başlardı. Yünler ortaya çıkar, ilmek ilmek işlenecek hikayeler özenle seçilirdi.

Kimi bir sevdiğine, kimi daha kolay ve çabuk bittiği için sevdiğinin bebeğine. En çok anneannemin üslubu etkilerdi beni. “Vardır bir sahibi” diye atardı her ilmeği. Henüz sahibi olmayan elindeki işini daima özenle örerdi.

Zaman zaman örnek çıkarma toplantıları, zaman zaman model belirleme seansları.

Yıllar böyle aktı gitti, çocukluğum gençliğe evrildi. Haliyle örülenleri beğenmez, bu muhabbetleri ise hiç sevemez oldum. Sanki ben bunlardan uzaklaştıkça dünyada ören insan kalmamış gibi hissederdim.

Oysa ilmek ilmek atılan o ipler, örenin ellerinden geçer. Örenin gayesi olur, duası olur o iş. Bir yol başlar. Tek tek atılır ip. Bazen kaçar da ilmek, sökmek gerekir. Bazen boyu tutmaz, modeli güzel olmaz.

Bazen de ilerlersin tam da oluyor, bitti derken ilk sıralarda bir hatan çarpar ...........................................................................


Belemir Kopuz Güneri'ın Yazısı.