Ömer Akyüz

Cemâziyelâhir veya Cemâziyessâni ayı, hicrî ayların altıncısıdır. "Cemâzi" kelimesi, kuru ve sert toprak anlamına gelir ve yaz ayında toprak kuruduğu için bu adla anılır. Diğer bir ismi ise Cumâdelâhiredir. Ayrıca hicrî yılın altıncı ayı olması hasebiyle "Cumâdâ Sitte" de denir. Cumâdâ, kelime olarak soğuk ve kurak anlamlarına gelmektedir. Söz konusu ayların isimleri değiştirildiği sırada şiddetli soğuk veya kuraklık hüküm sürdüğünden bu şekilde adlandırıldıkları rivayet edilir.        
 
Arapça`da bütün ay adları kelime olarak müzekker olduğu hâlde sadece bu iki ay(Cemâziyelevvel - Cemâziyelâhir) müennestir. Fakat bazı Arap ülkelerinde halk ağzında bu ayların Cumâdelevvel ve Cumâdelâhir şeklinde müzekker olarak kullanıldığı görülmektedir.   
 
Eskiden Cemâziyelevvelcâ (جا), Cemâziyelâhir (ج) şeklinde kısaltılırdı. Osmanlıca vesikalarda bu iki ayın kısaltması "cemâzeyn" (جماذين) olarak yapılır, ulûfe dağıtımında ise Rebîü’l-âhir ile birlikte "recec" (رجج) veya "recâc" (رجاج) şeklinde ifade edilirdi.  
 
İslâm tarihinde Cemâziyelevvel ve Cemâziyelâhir ayları içinde birçok hadise cereyan etmiştir. Meselâ Hz. Ali Cemâziyelevvel’in sekizinde doğmuş, Cemel Vakası bu ayın on beşinde olmuştur. Hz. Ömer Cemâziyelâhir’in altısında halife olmuş, Ca‘fer es-Sâdık bu ayın altısında, Hz. Fâtıma ise yirmisinde dünyaya gelmişlerdir. Araplar arasında Cemâziyelâhirde pek çok olayın vuku bulduğunu ifade eden şöyle bir söz vardır: “Hayret verici pek çok olay Cumâdâ ile Receb arasında meydana gelir” (TDV, CEMÂZİYELEVVEL).  
 
Her hicrî ayın 13, 14 ve 15. günlerinin oruçlu geçirilmesi Hz. Peygamber’den (s.a.v.) bize tavsiye edilmiştir. Hz. Peygamber (s.a.v.) bu günlerde oruç tutmayı seferde bile terk etmezdi. Bu oruca "Eyyamı- Biyz" denir, yani "Beyaz Günler" anlamına gelmektedir. "Kim her aydan üç gün oruç tutarsa ömür boyu oruç tutmuş gibi olur." sözleriyle bu orucun tutulmasını teşvik etmiştir (Tirmizi, Savm, 54).
 
Her hicrî ayda ortak olan bir de pazartesi ve perşembe günleri oruçları vardır. Hz. Peygamber (s.a.v.) bazı zamanlarda ibadet ve taate daha çok özen gösterir, diğer vakitlerdekinden daha hassas davranırdı. Bu mevzu ile alâkalı olarak Hz. Aişe (r.anha) şöyle buyurmaktadır: "Allah Resûlu, pazartesi ve perşembe günleri oruç tutmaya çokça özen gösterirdi". Hz. Peygamber’in (s.a.v.) özellikle bu günlerde oruç tutmasının sebebi ise; bu günlerin insanların amellerinin Allah’a arz edildiği günler olmasıdır. 
 
Ebû Hüreyre'den (r.a) rivayet edildiğine göre, Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurdu: "Pazartesi ve perşembe günleri ameller Allah'a arz olunur. Ben, oruçluyken amellerimin arz olunmasını isterim" (Tirmizî, Savm 44).
 
Hz. Ömer ve Hz. Ali dönemlerinde gerçekleşen önemli olayların olduğu ay olan Cemâziyelevvel ayını geride bıraktık ve büyük tevbe ayı olarak isimlendirilmişti. Üç aylara girmeden önce Cemâziyelevvel ve Cemâziyelâhir gibi iki önemli ay ile birlikte kalbi bütün kötülüklerden temizlemek ve ruhu da Allah'ın bizler için çizmiş olduğu sınırlara uygun bir şekilde hazırlamak icap eder. Bu ay içerisinde de her zamanki gibi ibadetlerimizi mümkün olduğunca yerine getirmek ve geçmiş yıllarda başta İslâm halifeleri olmak üzere geçmiş ümmetlerin yapmış olduğu hataları tekrar işlememek elzem olur.
 
Allah, bizleri sınırlarını bilen, önünü gören, aynı günaha tekrar girmeyen, geçmiş ümmetlerin başına gelen musibetlerin bilincinde olan kullarından eylesin. Üç aylara girmeden evvel, Allah kalplerimizi temiz, ruhumuzu dingin ve nefsimizi dizginleme gücünü nasip etsin.


GENÇ'ın Yazısı.