Abdüllatif Tırlı
Biliriz ki Yörükler için Toros dağları birer meskendir. Akdeniz kıyısı boyunca uzanan dağlarda, biz ne kadar görmesek de onlar hep bizim içimizde olmuşlardır. Göçebe hayat yaşamayı benimseyen Yörükler, kültürümüz açısından önemli bir yere sahip. Düğünleri, yemekleri, kıyafetleri ve çadırları ile renk katmışlardır bize. Dağlarda yıllarca davarlarını gütmüşler, dağları adeta bir yuvaya dönüştürmüşlerdir.
Dağları mesken tutmuşlar dedim ama bunlardan bir tanesi mesken tutulmayacak bir özelliğe sahip. Başlıkta da belirttiğim gibi Gidengelmez Dağları. Adı üstünde buraya giden bir daha gelememiş. Gidengelmez Dağları, Akseki bölgesinde Orta Torosların bir parçası. Yamaçlarında Değirmenlik, Süleymaniye ve Ceceler Köyü mevcut. Karstik yapısıyla sanki dünyanın ilk yaratıldığı gibi şekli. Sürprizlerle dolu her köşesi, birden obruğa ve bir mağaraya düşebilirsiniz. Kayaları bıçak gibi keskin. Oldukça tehlikeli olmasına rağmen kimseyi gitmekten alıkoymamış. Fotoğraflarına bakınca herkesin gidesi geliyor. Tabi buraya insanlar uyum sağlayamasa da bu dağlar dağ keçilerine, geyiklere ve binlerce bitkiye ev sahipliği yapıyor. Buranın zorlu şartlarına bir tek hayvanlar ayak uydurmuş durumda. Öyle ki askeri haritada piyade geçemez ibaresiyle bahsedilmiş. Bu durum insanlara daha cezbedici geliyor. Şu anda bu hayvanlar koruma listesinde.
Gidengelmez Dağları fotoğrafçıların ve maceraperestlerin uğrak noktasında. İsminin hikayesini dinlemek beni etkilemiştir. Ben de kısa bir şekilde sizlere bu hikâyeyi anlatacağım. Bir zamanlar avlanmak için giden bir grup köylünün gidip de dönememesi hakkında. 1941 yılında on dört kişi bu dağlara, av için yola çıkıyor. Yolda vurdukları geyikler mağaraya düşüyor. Avcılar bugün gidelim de yarın gelir alırız diyorlar. Dönüyorlar gerisingeri. Ertesi gün gittikleri vakit geyiklerin düştüğü obruğa bakıyorlar. Anlatılanlara göre obruk iki katlı bina yüksekliğinde. Gruptan birkaç kişi aşağı atlıyor ama geyikleri orada bulamıyorlar. Geri çıkmak istediklerinde çıkamıyorlar çünkü taşlar jilet gibi keskin. Tutsan tutamıyorsun. Yukarıdan birkaç kişi ip sarkıtıyor ama son kişi çıkmayı başaramıyor ve orada can veriyor. Geriye dul bir eş ve yetim çocuklar kalıyor. Adamın eşi, her arefe günü dağın yakınına gidip yas tutar ağlarmış.
Aylar sonra oğlu bir ekip bulup oraya gitmiş ve babasının kemiklerini alıp köy mezarlığına getirmiş. Buradan geliyor Gidengelmez Dağların hikayesi. Ve birçok kişinin daha ölümle buluştuğu yer. Şu an her ne kadar gidenler olsa da tehlikesi geçmiş değil. Bilmeyen biriyle gidildiği zaman sonu kötü bitebilir. Adeta benim olanı alırsan ben de senin canını alırım der gibi. İnsanlara meydan okuyor. Olağandışı güzelliğiyle ve heybetiyle herkese meydan okuyor. Yeryüzünün en güzel örneklerinden birisi. Ve buna ev sahipliği yapmak da gurur verici. Trt’nin bu dağlar hakkında bir belgeseli de mevcut. Merak edenler izleyebilir.
Yazımı bu dağlarda babasını kaybeden Ömer Özen amcanın şiiri ile bitirmek istiyorum;
Giden gelmez, karın kalkmaz başından.
Kervan geçmez otlağından taşından.
Haber gelmez geyiğinden kuşundan.
Genç yaşında aldın babamı, bu intikam üç öksüze reva mı?
İnsafın yok insanlığa gelmezsin
Can almadan geyiğini vermezsin
Genç, ihtiyar, körpe, gelin demezsin
Giden gelmez aldın babamı, dünyayı zindan etmek reva mı?
Ağlaşırız bulutları çıkınca
Bacım sızlar baba aşkı yakınca
Ne kazandın boynumuzu bükünce
Giden gelmez güldürmedin anamı
Suçu neydi neden aldın babamı?
On beş avcı ağlayarak döndüler
Yalvardılar taşına yüz sürdüler
Zalimliğini gözleriyle gördüler.
Giden gelmez neden aldın babamı
Ocak yanmaz duman tütmez reva mı?
Hepimizi melül melül ağlattın
Kader halkasıyla bizi bağlattın
Derdi bitmez seller gibi çağlattın
Giden gelmez aldın benim babamı
Çektiğimiz harbiden reva mı?
Yıllar geçti hem aç kaldık hem susuz
Baba aşkı ile geldim korkusuz
Döşeksiz katıksız uykusuz
Giden gelmez neden aldın babamı?
Gençliğine bu zalimlik reva mı?
GENÇ'ın Yazısı.