Gönül dünyamızda Esad Efendiler, Bediüzzaman Efendiler dururken, Batman’da aile sohbetlerini tekrar tatmışken, “üstünlük takva iledir” düsturunun 1400 yıldır bozulmadan, değişmeden geldiğini görürken kenarda bekliyoruz. Dilimiz damağımız kurumuşken “aç bir limonata” diyeceğiz ama, malum o da doğal değil.

Sömestr tatili bütün öğrenciler için güzel bir nefeslenme arasıdır sanırım. Gün ortası yapılan şekerleme gibi. Bizler için de iş temposundan ve rutininden uzaklaşmak demek oluyor. Bizler, yani bir şekilde öğrencilerin tatili ile tatil yapabilenler.

Bu uzun on beş gün fırsatı karşımıza çıkmışken, biz de birçok arkadaşım gibi aile ziyaretine vakit ayıralım, ömrü uzatalım dedik. Fakat bu ziyaret, ilk kez tanışacağım akrabalarımı da kapsıyordu. Malum, evlenerek insanın hayatına kattıklarından biri de yeni akrabalardır.

Batman’ın il olması çok eski değildir. Ben ve yaşıtlarımın muhtemelen TRT ekranlarından il olduğunu öğrendiğimiz bu yer, o zamanlar isim olarak bana epey değişik gelmişti.

Batman`da hayat benim için tam anlamıyla "aile" eksenli geçti. Evde televizyon olmasına rağmen açıldığını hiç görmedim. Bilirsiniz televizyon olan evde sohbet olmaz, sohbet olan evde de televizyon. Batman`da da eğer misafir yoksa yahut bir akrabaya misafir olmamışsak, akşamlarımız bütün ailenin katıldığı sohbetlerle şenlendi. Bizle beraber Ankara`dan gelen torun da evde olunca, halimiz evlere şenlikti. Yıllar sonra isim, bitki, hayvan, şehir oynadım. Hımbıl diye bir oyun öğrendim ve yenildim. Diğer oyunda da yenildik, hem de ilkokul öğrencisi yeğenimize. Okur-yazar biri olarak ne feci bir durum, düşünün. Biz oyun oynarken kayınpederim torununa ve bana takılıyor, kayınvalidem ise kayınpederime "çocuklara dokunma" diyor. Hayat bilgisi kitaplarındaki gibi (bu ne kitabı mı? hmmm, siz bunu 80`li yılların çocuklarına sorun en iyisi) mutlu ve kalabalık bir aile resmi yani.

Normalde! nasıl geçiyor büyük şehirde hayat? Kapımızı çalmayan komşular, evden erken çıkış, geç giriş, çoğu zaman yorgunluktan sohbet etmeye vakit bulamayan aile bireyleri, geçim derdi denilen yeni nesil bir canavarın pençesine düşmeme gayreti, TV var ise dizilerin son bölümleri, yok ise internete yüklenen son videolar, sürekli güncellenen siteler karşısında geçen “bireysel” saatler. Eğer gurbette okuyan bir öğrenci iseniz, karışıma biraz sosyal aktivite de ekleyebiliriz. Neticede yine resim bir arada bulun(a)mayan bir aileyi gösterecektir.

İş, hizmet, ibadet, öğrenmek, kültürel aktiviteler ve eğlence. Bunlar tabi ki hayatımıza dahil olacaklar, bizi hiç ummadığımız değişikliklere zorlayacaklar. Fakat bütün bunlar olup biterken, sessizce elimizden kayıp giden saatlerin, gençliğin, sıhhatin ve insanların da farkında olmak zorundayız.

Aylardır bir açılımdır gündemi meşgul ediyor. Son zamanlarda biraz daha popülaritesi düştü gerçi. Kimi açılım adına şarkı söylüyor, kimi korkularını dile getiriyor. Kimi de farklı alanlarda da açılıma ihtiyacımız olduğunu düşünüyor.

Ben de fikrini almak istediğim bazı insanlara soruyorum açılımı. “Açılım” dedikleri nedir, henüz bilmiyoruz ki, diyorlar. Civciv çıkacak kuş çıkacak misali bekleniyor anlaşılan. Biz, sahnenin dışındakiler yahut kendi gündemi olanlar da kenarda bekliyoruz. Zaten gönül dünyamızda Esad Efendiler, Bediüzzaman Efendiler dururken, Batman’da aile sohbetlerini tekrar tatmışken, “üstünlük takva iledir” düsturunun 1400 yıldır bozulmadan, değişmeden geldiğini görürken kenarda bekliyoruz. Dilimiz damağımız kurumuşken “aç bir limonata” diyeceğiz ama, malum o da doğal değil.

* Batman’da…


Rabia Gülcan Kardaş'ın Yazısı.