Unutulan Semt: Vefa...
Site Özel
3003 okunma
Adem Mırat
"Meğer Vefa bir semt adıymış" deriz bizi arayıp sormayan dostlarımıza. Bugün de Vefa semti aynısını bizim için söylüyor mudur? Söylüyordur. Suriçi İstanbul’unun orta noktasında yer alan Vefa unutulan ve ilgisini kaybeden bir semt konumundadır. Bizans döneminde de varlığı bilinen, Osmanlı döneminde Unkapanı ve Küçükpazar gibi ticaret merkezlerine yakın olması sebebiyle ticaret erbabının, Süleymaniye ve Şehzade Camii’ne yakın olması hasebiyle ilim erbabının uğrak noktalarından biri haline gelmiştir.
Zamanın devlet adamlarının, sanatkarların ve düşünürlerin yaşadığı bir semt iken şimdilerde geçerken yol üstünden uğradığımız, soğuk kış gecelerinin vazgeçilmez içeceği olan bozanın tadına baktığımız bir semt konumdadır. Oysa bu küçük semt tarihi değer taşıyan birçok yapıya ev sahipliği yapmaktadır.
Semte İsmini Veren Veli
İstanbul’da bulunan büyük velilerden biri olan Şeyh Vefa, Konya’da dünyaya gelmiştir. Asıl adı Mustafa bin Ahmed’dir. Şeyh Vefa, Ebu’l Vefa ya da İbnü’l Vefa mahlaslarını kullanır. Mecdi Efendi Eş-Şekayik isimli eserinde bu lakabı annesinin ismi olduğu için tercih ettiğini kaleme almıştır.
Şeyh, Konya’da ilk tahsilini tamamladıktan sonra Edirne Debbağlar Cami imamı Şeyh Muhlisiddin’e talebe olmuş ve eğitimine burada devam etmiştir. Dini ve fenni ilimlerde devrin mütehassısı olarak yetişen Şeyh Vefa, hac vazifesini gerçekleştirmek için çıktığı deniz yolunda Hıristiyan korsanlar tarafından yakalanıp Rodos’a götürülmüştür. Zamanın gözü pek kahramanlarından Karamanoğlu İbrahim Bey tarafından esir ücreti ödenerek hürriyetine kavuşan şeyh, İstanbul’a yerleşmiştir.
Sultan Fatih, Şeyh Vefa için bugün kendi ismiyle anılan cami ile birlikte bir tevhithane inşa ettirmiştir. İrşad hayatına buradaki dergâhından devam eden şeyh, 1490 yılında vefat etmiştir. Sultan II. Bayezid tarafından inşa ettirilen yeşil kubbeli türbeye defnedilmiştir.
Sphorakios’tan Vefa’ya
Tarihi Bizans dönemine uzanan semtin ismi Sphorakios’tur. İsmin, beşinci yüzyılda, civarda yaşayan bir alimden alındığı söylenmektedir. Bizans’ın en önemli meydanlarından Tauri Forumu’na, imparator saraylarına ve mese caddesine yakınlığı sebebiyle varlıklı ailelerin yaşadığı bir yer olmuştur.
Fetihten sonra şehri bir harabe olarak bulan Sultan Fatih ilk iş olarak imar faaliyetlerine başlamıştır. Vefa’ya yakın bir yere İstanbul’daki ilk sarayını inşa ettiren sultan, daha sonra bu sarayı terk edip Sarayburnu`na yeni bir saray (Topkapı Sarayı) inşa ettirmiştir. Fatih'ten sonra tahta geçen oğlu II. Bayezid, külliyesini vefa semtine yakın bir yere inşa ettirmişti. Yavuz Selim’in oğlu Kanuni Sultan Süleyman, külliyesini yine Vefa semtine yakın inşa ettirmesi ve saraççı, demirci, bakırcı ve nalcı gibi ticarethanelerin yoğunlaşması sebebiyle esnafın ve tasavvuf ehlinin yaşadığı bir semt haline gelmiştir.
Tarihi bir semt olsa da zaman içinde siluetinde değişmeler meydana gelmiştir. Bunda en büyük etmen, Osmanlı ahalisinin "küçük kıyamet" diye adlandırdığı depremler olmuştur. Depremlerde bina yıkılma riskini göze alan Osmanlı vatandaşları, yapılarını ahşaptan yana tercih etmişlerdir. Deprem endişesiyle ahşaptan inşa edilen yapılar beraberinde yangın riskini de getiriyordu. Bundan sebep şehirde yaşanan yangınlar büyük oranda etkili ve yıkıcı olmuştur. Gerek Bizans döneminde gerek Osmanlı döneminde şehir, bu iki afetten fazlasıyla etkilenmişti. Özellikle Cibali ve Fatih yangını sonucunda Vefa’daki ahşap yapılar zarar görmüş ve semt bugünkü halini almıştır.
VEFA’NIN TARİHİ YAPILARI
Molla Gürani Camii
Molla Şemsettin Cami olarak da bilinen cami, İstanbul’da bulunan kilise camilerden biridir. Yapı Bizans döneminde Hagios Theodoros Kilisesi olarak bilinmektedir. 11. yüzyıla tarihlenen yapı, dört sütun üzerinde kubbeli ve narteksli bir yapıya sahiptir. İstanbul’un fethinden sonra devrin alimlerinden Şeyhülislam Şemseddin Ahmet tarafından camiye çevrilmiştir. Mihrap ve Türk minare mimarisinin örneği olan yivli minaresi görülmeye değerdir.
Recai Efendi Sıbyan Mektebi
Belki de Vefa’nın en özel yapısı olabilir. İki katlı küçük ve mütevazı bir yapı olmasına rağmen bir elmas gibi parlıyor. Osmanlı’nın klasik ve barok tarzı mimarisini içinde barındırması onu ayrıca özel kılıyor. Sıbyan mekteplerini sultanlar, devlet adamları ya da halk arasında maddi durumu iyi olan kişiler yaptırır ve tüm giderlerini kendileri karşılardı. Sultan III. Mustafa’nın reisülküttaplarından Recai Efendi, 4-6 yaş arasındaki talebelerin eğitim alması için bu sıbyan mektebini yaptırmıştır. Zamanında dini, musiki ve sanat eğitimi verilen mektep, bugün İlim Yayma Cemiyeti`ne bağlı kütüphane hizmeti vermektedir.
Valens (Bozdoğan) Su Kemeri
Roma İmparatorluğu`nun İstanbul’a en büyük katkısı şüphe yok ki su yolları ve su kemerleridir. Bir mühendislik harikası olan Valens Su Kemeri, günümüze kadar ulaşmayı başarmıştır. 1600 yıl önce Roma İmparatoru Valens tarafından yaptırılan kemer, 18.5 metre yüksekliğinde ve çift katlıdır. Fetihten sonra onarılan ve kullanılmaya devam edilen kemer önce Beyazı`t’taki eski sarayın, sonra da Topkapı Sarayı’nın su ihtiyacını karşılamıştır. Kemerin adının ne zaman Bozdoğan diye anıldığı tam olarak bilinmemektedir.
Atıf Efendi Kütüphanesi
I.Mahmud defterdarı Atıf Mustafa tarafından Şeyh Vefa Cami bitişiğine yaptırılmıştır. Devletten bağımsız bir binaya sahip kendi vakfiyesi olan bir kütüphane olarak kurulmuştur. Kütüphane mimari yapısı bakımından dikkat çekici bir özelliğe sahiptir. Sokak topografyasına uygunluğu ile İstanbul’un Türk ev mimarisinden günümüze ulaşmış nadir örneklerinden biridir. Kütüphanenin dış kapısı üzerinde kabartma sülüs yazısı ile "Dârü’l-Kütüb-i Atıf" yazmaktadır.
Atıf Efendi, defterdarlığının yanında hattat ve şair özellikleri bulunmaktaydı. Genellikle Nabi tarzında şiirler yazan Atıf Efendi Türkçe, Arapça ve Farsça manzumeler yazmıştır. Türkçe şiirlerini topladığı bir divanı vardır. Hoş sohbet, güler yüzlü, faziletli ve yardımsever bir kişi olan Atıf Efendi'nin en büyük hayratı kendi adına yaptırmış olduğu kütüphanesidir. Atıf Efendi'nin hazırladığı vakfiyede kütüphane bünyesinde üç hafız, bir şeyhülkürra ve bir suyolcu görevlendirilmişti. Hafızların bir görevi de kütüphanede kılınacak namazlara imamlık ve müezzinlik yapmalarıydı. Kütüphane günümüzde Süleymaniye Yazma Eser Kütüphanesi'ne bağlı bir birim olarak hizmet vermektedir. Bünyesinde 3228 yazma eser bulunmaktadır ve tamamı dijital ortama aktarılmıştır.
Kaynakça
*Ahmet APAYDIN, İstanbul’un Kitabı 3.cilt, Vefa Semt tarihi
*TDV Ansiklopedisi, 39.cilt Şeyh Vefa Külliyesi
*TDV Ansiklopedisi, 6.cilt, Bozdoğan Kemeri
*Ömer DABANLI, Molla Güranî Camii’nde Kullanılan Yapı Malzemelerinin Karakterizasyonu, Sorunlar ve Koruma Önerileri, Restorasyon Dergisi, Sayı 15
*Fatih RUKANCI, Atıf Efendi Kütüphanesi
*Müjgan CUNBUR, Kütüphane Vakfiyelerinden Notlar
*Reşat Ekrem KOÇU, İstanbul Ansiklopedisi, 3.cilt
GENÇ'ın Yazısı.