Mahmud Selim Şadoğlu

Amerikan rüyası, ırk, dil, din farkı gözetmeden her insanın refah ve mutluluğu için ulaşmaya çalıştığı idealler dizisidir. Bu diziler; demokrasi, özgürlük, eşitlik ve fırsatlardır. Ayrıca toplumsal düzeni de temsil eder. Modern dünyanın ortaya çıkışına kadar birçok insan ne istersin ona ulaşamazdı. “Amerikan Rüyası” fikrini 1776’da ABD’nin kuruluşunda yayınladığı Bağımsızlık Bildirgesi ile bağdaştırabiliriz. 19. yüzyılda Fransız tarihçi Alexis de Tocqueville ABD’ye ziyarete geldi ve 1835 yılında yazdığı "Amerika`da Demokrasi" adlı kitabında Amerikan rüyasının "beklenen başarının cazibesi" olduğunu söyledi. Bu söylemden sonra çok büyük sayıda göçmen Amerika’ya akın etti. The Chicago Tribune`daki 1916 tarihli bir makale, “Amerikan fikri, Amerikan umudu, Amerikan rüyası…” için savaşmaktan bahsediyor. Bununla birlikte bazı politikacılar ve yazarlar bunun hakkında konuştu.
 
İlk terim olarak 1931 yılında James Truslow Adams’ın “Epic of America” adlı eserinde ortaya çıkıyor ve tanımı şöyle yapıyor: "Hayatın her insan için daha iyi, dolgun ve daha zengin, herkesin yeteneğine veya başarısına göre fırsat sunan bir ülke hayaline" atıfta bulunuyordu. Bu insanlar için ümit vericiydi fakat gözü dönmüş bir şekilde çalışarak mutluluk elde edilemez, bunun en iyi örneği; 1929 yılında başlayan “Büyük Buhran” ve borsa çöküşüdür.
 
Amerika Rüyası ilk yıllarına göre daha çok eşitlik, özgürlük olarak çıktı daha sonra finansal özgürlüğe dönüştü. Kapitalist kültürün en önemli özelliklerinden biri finansal başarı isteğidir. Buradaki durumu şöyle özetleyebiliriz. Bir insan çalışma, serveti ve beklentiyi diğer kendisiyle ilgili olan şeylerden daha üstte tuttuğunda -Amerika’da böyle oldu- insanlar daha mutsuz olmaya başladı. Ulusal medya tarafından desteklenen materyalisti savunan ticari bir kültür var. İnsanlar zenginleştikçe hayatlarında daha az mutlu olmaya başladılar. Amerika’da gelirler yükseldi, yaşam standartları arttı, insanın ömür süresi arttı fakat gençlerde intihar vakaları, depresyonlar, boşanma davaları da arttı. Şiddet içeren suçlar dört katına çıktı. Ahlaki eğitimden yoksun olarak yetiştirilen insanların kazanma hırsıyla girdikleri piyasalarda kazanmak için acımasız ve vahşi olmaları gerekiyor. Kapitalizmde birinin yaşaması için diğerinin ölmesi gerekiyor. Bir yerdeki düzen sağlanması için diğer yerlerde o düzenin bozulması gerekir.
 
Amerikan Rüyası diğer ülkeler tarafından benimsendi ve sosyolog Emily S. Rosenberg, Amerikan Rüyası’nın misyonerler ve iş adamları tarafından yayıldığını söyledi. Amerika’nın dünyaya yayılma noktasında Amerikan rüyasının beş bileşenini tanımlar. Bunlar; diğer ulusların Amerika`nın gelişimini kopyalaması gerektiği inancı, serbest piyasa ekonomisine inanç, serbest ticaret anlaşmaları ve doğrudan yabancı yatırım desteği, serbest bilgi ve kültür akışının teşvik edilmesi, özel teşebbüs için devlet korumasının kabulü. İnsanların bu amaçsızca çalışıp finansal olarak yükselmesi devlet ve şirketlere yarıyor. Bu yağmacı yayılma sistemi güya diğer ülkelere medeniyet getirme fikrinin altyapısıdır. Kapitalizm ve emperyalizm, bu iki terim hakkında düşünmemiz gerekiyor.
 
Amerikan Rüyası fikri günümüzde eski kalmıştır. Günümüzde Amerikan Rüyası haber makalelerinde, popüler kültürde Amerikan ideallerine atıfta bulunmak için kullanılıyor. Adaletsizlikler, sınıfsal ve ırksal eşitsizlik hala sürdüğü için ironi yapılarak kullanılmaktadır.
 
Zenginlik için çabalayıp hayal kırıklığına uğradığınızda ise bu kavram “Amerikan Kâbusu” veya “Amerikan Rüyası Öldü” olarak söylenir. Amerika Rüyasının bu tezatı cidden tüyler ürpertici. Eşitlik, mutluluk, zenginlik hakkında kurduğunuz hayallerin, cabaların aslında bir nevi sizi zincirleyen bir kabusla kavga eden bir sonsuz döngü.


GENÇ'ın Yazısı.