Hayrunnisa Güngör

"(O sayılı günler), insanlar için bir hidayet rehberi, doğru yolun ve hak ile batılı birbirinden ayırmanın apaçık delilleri olarak Kur`an`ın kendisinde indirildiği Ramazan ayıdır. Öyle ise içinizden kim bu aya ulaşırsa onu oruçla geçirsin. Kim de hasta veya yolcu olursa tutamadığı günler sayısınca başka günlerde tutsun. Allah size kolaylık diler, zorluk dilemez. Bu da sayıyı tamamlamanız ve hidayete ulaştırmasına karşılık Allah`ı yüceltmeniz ve şükretmeniz içindir." (Bakara Sûresi/185)

Ebû Hüreyre’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah (sav) şöyle buyurmuştur:
 
“Mübarek Ramazan ayı size geldi. Yüce Allah bu ayda size oruç tutmayı farz kıldı. Bu ayda sema (cennet) kapıları açılır, cehennem kapıları ise kapanır ve şeytanların azgınları bağlanır.” (N2108 Nesâî, Sıyam, 5)
 
Yukarıdaki ayet ve hadis gibi birçok kaynakta Ramazan ayının faziletine ve önemine işaret edilmiş ve Ramazan ayında oruç Müslümanlara farz kılınmıştır. Bu ayla birlikte Müslümanlar Allah’ın rızasını kazandıracak işleri yoğunlaştırarak ahiret yurduna cepleri dolu olarak dönmeyi arzularlar. Aynı zamanda bu ayı hakkıyla ifa etmek, neticesinde bağışlanma müjdesini de getirir.
 
Ramazan ayının yaklaşmasıyla birlikte Müslüman aleminde hem bedenen hem manen hazırlıklar başlar. Oruç tutmanın amacı yalnızca bedeni aç ve susuz bırakmak değil aynı zamanda nefsin heva ve heveslerine de engel olup her uzvu günahlardan arındırmaktır. Kültürün de etkisiyle Ramazan ayı hayatın her alanına sirayet etmiştir. Çocuklar pide kuyruğuna girer, yetişkinler ve yaşlılar sabahları camiye mukabeleyi takip etmeye gider, akşam olunca da çocuğu, yetişkini, yaşlısı her yaştan insan teravih vesilesiyle camileri doldurur. Yine bu dönemde Müslümanlar hayırda yarışmak istercesine her akşam iftar sofrasına sevdiklerini ve ihtiyaç sahiplerini buyur ederek aralarında muhabbeti pekiştirir, Allah’ın rızasına yaklaşmayı umar.
 
Ramazan ayı herkesin hayatına bir şekilde dokunurken kuşkusuz en çok etkilenen kesim kadınlardır. Evle ilgilenmek, misafirler için hazırlık yapmak ve varsa çocukların ihtiyaçlarıyla ilgilenmek… Bilhassa çalışan kadınlar iş hayatı, evdeki sorumluluklar, bu ayın getirdiği yoğun ibadet hayatı ve artan sosyalleşme arasında denge kurmaya çalışmaktadırlar. Çalışan hanımlarla görüşerek pandemi şartları dikkate alınmaksızın Ramazan ayını nasıl anlamlandırdıkları, bu ayda kendilerini nasıl değerlendirdikleri ve Ramazan ayına özel ibadetleri günlük hayatlarına nasıl dahil ettikleri sorularına cevaplar aradık. Yaşları 24-38 arasında değişen, en az beş yıldır çalışma hayatını sürdüren beşi üniversite mezunu, ikisi lise mezunu ve yine dördü evli, üçü bekar olmak üzere yedi çalışan kadınla görüştük. 
 
Ramazan ayına ulaşmanın kendilerine ne ifade ettiği sorulan katılımcıların ikisi bu ayın kendileri için bir temizlenme ve yeniden başlama vesilesi olduğunu söylemiştir. Ramazan ayıyla birlikte günahlardan kurtulmuş ve resetlenmiş hissettiklerini ifade etmişlerdir. Katılımcıların dördü ise bu ayı “maneviyat” kavramıyla ilişkilendirerek Ramazan ayının kendileri için “manevi doping” olduğunu ve manevi bir coşku hissettiklerini söylemişlerdir. Aynı zamanda ruh hallerinde iyileşmeler gözlemlediklerini, Allah’ın rızasını kazanmak için daha fazla gayret ettiklerini de eklemişlerdir. Bu ayın diğer zamanlardan farkının hissedildiğini, herkesin aynı anda sahur ve iftar yapıyor olmasının Ramazan orucunun diğer oruçlardan farklı olduğunu hissettirdiğini ifade etmişlerdir. 
 
Ramazan ayında normal zamanlardan farklı olarak çalışan hanımların hayatında bazı değişimler elbette olmuştur. Bunlardan ilki ibadetlere yoğunlaşmadır. Katılımcılar iftar vaktinden sonra bir süreyi ibadete ayırdıklarını ifade etmişlerdir. Bununla birlikte günlük alışkanlıklarda birtakım farklılıklar olmuştur. Katılımcılar, normal zamanlarda müzik dinledikleri ya da dizi izledikleri vakitleri Ramazan ayında Kur’an dinleyerek ya da Kur’an okuyarak geçirdiklerini söylemişlerdir. Yine bu ayla birlikte çevrelerindeki insanlara karşı daha hoşgörülü ve anlayışlı davranmaya gayret ettiklerini ifade etmişlerdir. 
 
Ramazan ayından istifade etmiş olma anlamında kendilerini değerlendiren katılımcılar genellikle vakit yetirememekten, yorgunluktan, çalışma hayatının ve koşullarının zorluğundan dolayı kendilerini tatmin olmuş hissetmemişlerdir. İbadete yeterince zaman ayıramadıklarından ve ertesi gün işe gidecekleri için geceleri ibadetle geçiremediklerinden şikayet etmişlerdir. Rehavete kapılmış olma ve mükemmeliyetçi olma da bu konuda kendilerini yetersiz hissetmelerine neden olan unsurlardandır. Kendilerini bu konuda olumlu değerlendiren katılımcılarda ise her ne kadar yetmeyecek olsa da ellerinden geleni yapmış olmanın verdiği huzur ve az da olsa bir şeyler yapabilmenin rahatlığı göze çarpmaktadır. 
 
Ramazan ayını uğurlarken katılımcıların kendilerinde görmek istedikleri değişimler sorulmuştur. Ramazan ayından çıkarken gönül dünyalarında iyileşmeler olmasını dilemişlerdir. Az da olsa bir şeyler yaparak bu ayı iyi değerlendirip en sonunda gönül rahatlığına ulaşmak istediklerini belirtmişlerdir. Bununla birlikte temizlenmeyi, arınmayı umarak bu ayı kendi deyimleriyle “sıfırlanmış” vaziyette nihayete erdirmeyi ummaktadırlar. Son katılımcının da ifade ettiği şekliyle manevi olarak huzur bulmuş ve hayata daha umutlu ve mutlu bakma kabiliyetini elde etmiş bir şekilde tamamlamayı istemektedirler. Dünyevilikten ve günahlardan uzaklaşma da katılımcıların hedeflerinden birisidir. On bir ay boyunca koşturmaca ve telaşla geçen hayatlarını bu ayda dünyevilikten arındırmak isteyen ve yeni başlangıçlar yapmak isteyen katılımcılar için Ramazan ayı doğru bir başlangıç noktası olarak görülmektedir. Ramazan ayı birtakım davranışların değiştirilmesinde ve iyileştirilmesinde bir başlangıç noktası olarak görüldüğü için bu ayla birlikte kişilerin değişimlerinin başlayıp sene boyunca sürmesi ümit edilmektedir. Bunlara Ramazan ayında başlayan daha iyi bir insan ve daha iyi bir Müslüman olma gayreti, dedikodu ve zandan uzaklaşma isteği örnek gösterilebilir. 
 
Görüşmeler sonucu ortaya çıkan temalara genel olarak bakıldığında farklı sorulara verilen yanıtlarla ortaya çıkmış olsalar da iki kez tekrar eden üç tema göze çarpmaktadır. Bunlar; ibadet, sosyalleşme ve ruh halinde iyileşme şeklindedir. Bir katılımcı hariç bütün katılımcıların Ramazan ayından beklentileri onların ruh halleri üzerinde olumlu bir etki bırakmasıdır. Ramazan ayının bu katılımcılar için kendilerinde birtakım değişimler olmasını umut ettikleri bir zaman dilimi olduğu anlaşılmaktadır. Bütün katılımcıların cevapları neticesinde tekrar eden ibadet teması da bu ayda en çok ibadet etmeyi artırma isteğinin öne çıktığını göstermektedir. Katılımcılar normal zamanda yapamadıkları ibadetleri bu ayda sıkıştırılmış yoğun bir programla ifa etmek istemektedirler. Her zamanki sorumluluklarının rutinini kırıp yeni şeyler ekleme gayretleri göze çarpmaktadır. Ramazanın en eğlenceli yüzü sayılabilecek iftar ve sahur programlarıyla birlikte bu ayda öne çıkan bir diğer faaliyet de sosyalleşme faaliyetleri olmuştur.
 
Katılımcıların bütün sorulara verdikleri cevaplara bakıldığında maneviyat ve manevi kelimesiyle oluşturulan tamlamalar toplam 12 kez geçmiştir. Bu da Ramazan ayının en çok hangi kavramla ilişkilendirildiğini gözler önüne sermektedir. Manevi kelimesinin birlikte kullanıldığı kelimelere bakıldığında ise çalışan dindar kadın katılımcıların kullandıkların dilin sekülerleştiği görülmüştür. Manevi coşku, manevi doping, manevi derinlik tamlamaları bu hususa örnek getirilebilir.
 
Verdikleri cevaplar neticesinde ev içerisinde evle ve çocuklarla ilgilenme sorumluluklarının daha çok katılımcılara yüklendiği görülmektedir. Bu da onların bu sorumluluklar karşısında yorulmasına ve kendi manevi hayatlarına yeterince vakit ayıramamalarına neden olmaktadır. Çalışan evli kadınlarının eşlerinin de bu sorumlulukları onlarla paylaşmaları ve diledikleri gibi ibadet etme ve sosyalleşme konusunda onlara alan açmaları gerekmektedir. Bekar katılımcıların ise yaş arttığı ölçüde yoğun hayat tempolarına ayak uydurmakta ve yetiştirmekte zorlandıkları tespit edilmiştir. İmkanları ölçüsünde daha hafif işlerde çalışmaları ya da kendilerine daha iyi zaman ayırabilmelerini sağlayacak bir günlük, haftalık, aylık plan yapmaları gerekmektedir. Ülkemizin ve tüm dünyanın etkisi altında olduğu pandemi şartları Ramazan ayındaki toplu iftarları, kalabalık teravih ve mukabele ibadetlerinin yoğunluğunu azaltmış olsa da kadınların ev içi sorumluluğu ve kulluk sorumluluğu değişmiş değildir. Evlerde sorumlulukların paylaşılarak çalışan ve çalışmayan hanımların Ramazan ayı için hedeflerini yerine getirmelerine katkıda bulunabiliriz. Teravih ve mukabele gibi ibadetleri ev içine taşıyarak camileri dolduramadığımız noktada evlerimizi mescid haline getirebiliriz. Ümit edelim ki, hepimiz Ramazan ayından Rabbimizin olmamızı murad ettiği kullar olarak ayrılabilelim.


GENÇ'ın Yazısı.