Esra Şahin

Bir cümle ile ne olur ki diyorum evvela, sonra bir kelime ile kara bulutların dağılıp gidebildiğini görüyorum gönül semamdan. İki sayfa okumak için kitabı kütüphanemden almama ne hacet diyorum önce. Sonra iki sayfa; seni iki sayfalık kitap okumuş, biraz yazarıyla konuşmuş oldurur diyorum. Kitabı alıyor ve iki sayfa okuyup bırakamıyorum. Başlamak istemediğimiz ne çok şey bizi içine çekiyor. Başladıktan sonra anlıyoruz ki başlamayı istememek de başlamaya dahil. Tüm hikayeler, o isteksizliğe rağmen bizi eyleme geçiren duygu ile başlıyor.

Hikaye kelimesinin masaldan çok daha fazlası olduğunu öğrenen her insan gibi kendi hikayem üzerine yoğunlaşıyorum ve etrafımdaki insanların hikayelerine... Başkalarının hikayelerini çözümlemek, anlamlandırmak ve yorumlamak daha kolay geliyor da asıl zor olan bütün yönleriyle görüp gözlemleyebildiğim kendi hayat hikayemi anlamlandırmak oluyor. Zarifoğlu`nun “En uzun yol insanın içi" sözünü anımsıyorum.
 
Bir yazar misali her birimizin elinde bir kalem var. Ömür kalemi dediğimiz o kalem tükenene kadar yazıyoruz. Tükenmez kalemler tükenmiyor mu? Tükeniyor elbet. İnsanın ömrü de öyle. Bazen hayatın içinde mürekkebimiz hiç bitmeyecek sanıyoruz, hep nefes almaya devam edeceğiz, gözlerimiz güneşten kamaşacak, üşümeye ve terlemeye, sevmeye ve sevilmeye hiç durmadan sahip olacağız gibi geliyor. Kelimelerimiz hiç bitmeyecek sanıyoruz, bir harflik ses çıkarmayı çoğu zaman nimetten bile saymıyoruz.
 
Ne çok şeye benim diyoruz, oysa verdiğimiz nefesi dahi bir daha asla geri alamıyoruz. Dünya denilen bu yerde söylemek istediğimiz sözümüzün çok, vaktimizin az olduğunu gördüğümüzde boşa geçirdiğimiz vakitlerimizi nasıl doluya tebdil edebiliriz, bunu düşünüyoruz. Nasıl bir anlam daha katabilir, bir yüzü daha gülümsetebilir, bir gönle daha dokunabiliriz, bunun yollarını arıyoruz. Gülümsettiğimiz her çehre, bizim de yüzümüzü gülümsetiyor. Dokunduğumuz her gönül, bizim de yüreğimizi okşuyor. Burada günlerimizin sayılı olduğunu bilmemiz, saatlerimize ve dakikalarımıza anlamlı bir çaba armağan ediyor. Ömür kısa ve okumak istediğimiz bir sürü kitap, ayakkabılarımızı giyip her sokağını ezberlemek istediğimiz bir dolu toprak parçası, kulaklarımıza bayramı yaşatmak istediğimiz eşsiz tınılar, oturup da “olmak üzerine” konuşulan birbirinden özel muhabbet halkaları var. O dost meclislerinde “Ya olacağız ya olacağız” cümlesiyle biten ve bizi hakkın dergahına götüren nice yol var. Bir hak ehlinin “Kulun kalbi, nazargâh-ı ilahidir.” dediği gönül kıvamıyla buluşturan sayısız menzil var. Biz de varız, her var olan ve yol alan gibi ölüm durağıyla anlam katıyoruz hayatlarımıza.
 
Her gün yeni hikayeler yazıyoruz azizim ve tükenmez kalemlerimizin bizimle birlikte yok olup gitmeyecek satırlar yazmasını istiyoruz. Güzel hikayeler tükenebildiğimizi fark etmekle başlıyor ve hayat sonu gelmeyen iyiliklerin kapılarını açıyor. 

 


GENÇ'ın Yazısı.