Ömer Akyüz

Sözlükte “yukarı kalkmak, yükselmek; kaldırmak” anlamlarındaki  “şevl”  kökünden türeyen “şevvâl” kelimesi hicrî yılın onuncu ayının adıdır. Bu ayın İslam’dan önce Arab-ı bâide (Âd ve Semûd) döneminde dâbir, Arab-ı âribe döneminde vâğıl (vağl) diye adlandırıldığı nakledilmektedir. Şevvâl adı Arab-ı müsta‘ribe devrinde kullanılmaya başlanmış ve İslamiyet’ten sonra da kullanımı devam etmiştir. “Mükerrem” sıfatıyla da anılan Şevvâl, Osmanlı belgelerinde ”ل“ kısaltmasıyla gösterilmiştir.
 
Şevvâl kelimesinin onuncu aya ad olması değişik şekillerde açıklanmıştır. Araplar hicrî ayların eski adlarını değiştirirken bu ay yaz mevsiminde havanın sıcak olduğu bir döneme rastladığı için bu adın verildiği rivayet edilmektedir. Develerin çiftleşme mevsiminde kuyruklarını kaldırmalarından dolayı bu şekilde isimlendirildiği ya da havanın çok sıcak olması sebebiyle develerin sütünün azalması yüzünden bu adla anıldığı şeklinde açıklamalar da mevcuttur (TDV, ŞEVVAL).
 
Araplar, Şevvâl ayını uğursuz kabul ettiklerinden bu ayda nikâh kıymazlardı. Resûl-i Ekrem (s.a.v.), Hz. Âişe ile Şevvâl ayında evlenerek bu inancın yanlış olduğunu göstermiştir. 
 
Ramazan bayramının birinci günü olan Şevvâl ayının ilk gününde oruç tutmak haramdır.
 
Ebu Eyyub el-Ensari’den (r.a.) nakledildiğine göre Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Kim Ramazan orucunu tutup da Şevvâl ayından da ona altı gün katarsa, bütün seneyi oruçlu geçirmiş gibi olur.”(Müslîm, Sıyam 39).
 
Hz. Sevban’dan (r.a.) nakledildiğine göre Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Bir ay (Ramazan) orucu, on aya bedeldir. Onlardan sonraki altı gün oruç iki aya bedeldir. İşte böylece yılın tamamı oruçlu geçirilmiş olur” (İbn Mâce, Sıyam 33).
 
Yukarıda zikredilen iki hadis dikkate alınarak bu ayda altı gün oruç tutmanın müstehap olduğu kabul edilmiştir. Bu orucun bayramın hemen ardından ara verilmeden tutulması daha faziletli sayılmakla birlikte aralıklarla tutulması da mümkündür. 
 
İslam dininde önemli bir yere sahip hac ibadetinin yapıldığı aylar, Şevvâl ve Zilkade aylarının tamamı ile ilk on günü olan Zilhicce ayıdır. Bundan dolayı hac ibadetinin ilk ayı olan Şevvâl ayı, İslam dünyası açısından önemli bir yere sahiptir. 
 
İslâm tarihinde Şevvâl ayında meydana gelen bazı önemli olaylar şunlardır: Benî Kaynuka Gazvesi (2/624), Uhud Gazvesi (3/625), Huneyn Gazvesi (8/630), Tâif Gazvesi (8/630) ve Hz. Peygamber’in(s) oğlu İbrâhim’in vefatı (10/632).
 
Her hicrî ayın 13, 14 ve 15. günlerinin oruçlu geçirilmesi Hz. Peygamber’den (s.a.v.) bize tavsiye edilmiştir. Efendimiz (s.a.v.) bu günlerde oruç tutmayı seferde bile terk etmezdi. Bu oruca “Eyyamı-Biyz” denir, yani “Beyaz Günler” anlamına gelmektedir. “Kim her aydan üç gün oruç tutarsa ömür boyu oruç tutmuş gibi olur.” sözleriyle bu orucun tutulmasını teşvik etmiştir (Tirmizi, Savm, 54).
 
Her hicrî ayda ortak olan bir de pazartesi ve perşembe günleri oruçları vardır. Hz. Peygamber (s.a.v.) bazı zamanlarda ibadet ve taate daha çok özen gösterir, diğer vakitlerdekinden daha hassas davranırdı. Bu mevzu ile alâkalı olarak Hz. Âişe (r.anha) şöyle buyurmaktadır: “Allah Resûlu, pazartesi ve perşembe günleri oruç tutmaya çokça özen gösterirdi”. 
 
Hz. Peygamber’in (s.a.v.) özellikle bu günlerde oruç tutmasının sebebi ise, bu günlerin insanların amellerinin Allah’a arz edildiği günler olmasıdır. Ebû Hüreyre (r.a)’den rivayet edildiğine göre Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Pazartesi ve perşembe günleri ameller Allah’a arz olunur. Ben, oruçluyken amellerimin arz olunmasını isterim” (Tirmizî, Savm 44).
 
Sevgili kardeşim! Şu zamanlarda bir daha ömrümüz boyunca ele geçmeyecek olan müstesna günleri yaşıyoruz. Biz de bu günlerin kıymetini bilelim. Hakkını vererek günlerimizi ve gecelerimizi oruçla, Kur’ân’la, namazla, zikirle, sadaka ve her çeşit iyilikle geçirelim.


GENÇ'ın Yazısı.