Zehra Rabia Bayındır

Ben balonları pek severim. Onları şişirmek, karnındaki tüm kelebekler uçuşacak kadar nefesi içine çekmek ve bir anda bir kabarcığın içine bırakmak. Bence insanlar mutlu olunca içindeki o mutluluk nefesini bir kabarcığın içinde muhafaza etmek istiyorlar. Balonlar bu yüzden iyi ki varlar. 

Kudüs’ümüzden tüm insanlığa yayılan bir fotoğraf gördük bugün. Rengarenk balonlarla süslenmiş bir köşe. Ah! Nasılda tüm kelebekler aynı anda koşuştular içime o fotoğrafı görünce. 
 
Zannımca insanlığın fıtratında bayramlar için bir köşede biriken ayrı bir sevinç var. Tüm yıl hiçbir sevincine karışmadan, diğer neşelerinin arasına sıkışmadan içimizde bir yerlerde ayrı muhafaza ediliyor. Sonra tabi ki tüm yıl birikiyor, büyüyor. O yüzden bayramlarımızda ve bayramlarımızın neşesinde de hep ayrı bir rayiha var. Ve bu muazzam bir olay. Evet! hüznümüz var, tabiri caizse bu hüzün içimizde buruk bir gülün kurumuş yaprakları kadar solgun ve bir sonbahar mevsiminin erkenden bizi şaşırtması kadar mahzun.
 
Fakat şu var ki bazı sevinçler nasıl ki diğer sevinçlerimize karışmıyor ise aynı şekilde hiçbir zulmün esareti altında da kalmıyor. Kardelen çiçeği gibi de düşünebiliriz. Onca soğukluğun içinde müthiş bir teslimiyetle yine de sıcaklığını gösteriyor. Çiçeğini açıyor. Büyük bir içtenlikle inanıyorum ki bayramlar bu yüzden hep şifa. Tüm hüzünlere rağmen pek güzel bir şifa. Mutlulukla şişirilmiş bir balonun sayısınca etrafımızı da mutlu edebileceğimiz yürümediğimiz ama bizi göklere çıkartan bir yol ayrıca.
 
Düşünelim ki “Kudüs’ün Rengarenk Balonları” adlı bir seferberlik ilan edilmiş olsa. O balon kabarcıkları sayısızca mutluluk ve huzur nefesleriyle dolsa. Öyle bir seferberlik hayal edin ki bükülmüş yükünü sırtında taşıyan bir dededen, telaş içinde oradan oraya koşarken nefesini çantasına sığdırmış bir gençlikten, ümmeti süslemek keyfiyle az fakat sık sık nefes alan henüz ömür basamağında daha ilk başlarda olan çocuklardan oluşan bir umut çağlayan kalabalığı. Gürül gürül nefes akan ve her nefesin içimizi duruladığı, imanımızı pak eden bir çağlayan.
 
Ömrünün son deminde demlenen, ihtiyarlamış ve nefesi pek mukaddes bir hazine görüp büyük bir özveriyle alıp veren bir gönlün elinde balon olduğunu farz edelim. Bir hayli güleriz sanırım. Belki de ihtimal vermeyiz. Vermediğimiz bu ihtimal elindeki balonu şişirip şişiremeyeceğine dair değil nefesinin yetip yetmeyeceğine dair olacaktır büyük olasılıkla. Belki de aldığı son nefesi taşıyacaktır o renkli balon kabarcığı. Ve ardından bir korku, ihtimallerine güldüğümüz balonun patlayıp patlamayacağı endişesi. Kimi zaman zannımca içimizdeki umutları, neşeyi, inancı, imanımızı böyle görmemiz gerektiği fikrinde bırakıyorum kendimi. Son gayret şişirdiğimiz o balon ya patlarsa. O halde biz içinde taşıdığı, bir nevi hatıra saydığımız o nefesi sayısızca nefes içinde kaybettiğimizde vefa duygusunu zedelemiş olmanın vicdani boyutuna mı sarılacağız yoksa patlatan bir iğne olduğuna inanıp kendimizi affetme ve aklama yoluna mı gideceğiz? Bunu hep birlikte düşünelim. Kudüs’ün balonlarını pek mukaddes olan bir mukaddesatın nefesi ile şişirebilmek cümlemize nasip olsun. Kudüs’teki rengarenk balonlar sayısınca hürmet, selam ve dua ile.


GENÇ'ın Yazısı.