Ömer Akyüz

Hukuk ve adaleti tüm dünyaya sağlayacağız diyen bir medeniyet, bugün verdikleri sözü çiğner oldu. Bu ne amansız çelişkidir ki yapacağını iddia ettiklerinle gün gelip kendi iddiandan vuruluyorsun. Vurduklarınız sadece kendinize değil, farkında mısınız? Kime mi? İnsana, insanlığa ve dahi vicdana.
 
Batı medeniyet tarihinin sömürge ve zulüm ile iç içe olduğu artık herkesçe bilinen bir hakikattir. Sömürü ve kan üzerine kurulu bir medeniyet… Kana doymayan bir güruh... Öyle ki Batı medeniyeti için insan, sadece bir sayı veya bir maddeden ibarettir. Bu madde bazen ekonomik, bazen de deney ürünü olabilecek birçok etkene tekabül ediyor.  
 
Ölümden korkmayan çocukları hiçbir silahî güç ile korkutamazsınız. Hüzün ülkesidir onların yüreği. Ne çok keder ve umut birikmiştir içeride. Bir bekleyiş ve bir inanç içerisindedirler. Beklenen güzel günlerin habercilerini taşırlar gözlerinde. Bir ışıltı olur o anda, küçücük bir umut yeşerir yüreklerinde. Daha önce görmemiş, duymamış ve dahi dokunmamış birçok ruhun selametini hissettirirler uzak coğrafyalarından. Bekle bizi ey çocuk, bekle bizi yüreğinde.  
 
Yarının öznesi olacak olan çocuklar, bugün özensiz bir halde çöp yığını olmuş durumdadırlar. Hukuk devleti diye addedilen tüm devletler üç maymun olmuş halde kendi işlerine bakmaktadırlar. Ya sen, sen de mi Müslüman kardeşim? Zalimin zalim olduğunu haykırmayacak mısın? Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytan olmaya mı talipsin, yoksa bir çocuğun yüreğinden akan şehamet duygusuna mı? 
 
Metin olasın ey çocuk, öfkeni diri tut! Kavgamız yeni başlıyor. Yeni bir çağın doğumuna şahit oluyorsun. Her bir çocuk, bir nefer. Her bir çocuk, bir gönül. Her bir çocuk, ben-sen-biz’iz. Bir oldukça büyüyeceğiz, bir oldukça güçleneceğiz. Tekbir ile, sela ile bir an bile göz kırpmadan şehadete doğru yürüyoruz. Öldük ama bitmedik, tükenmedik. Her daim yeniden doğuyoruz; umuda ve inanca.  
 
Savaşın gölgesinden kaçan çocuklar denizleri aşma gayreti içinde tel örgülere takılır oldu bedenleri. O bedenler gibi bugün bizim de vicdanımız tel örgülere takılı durumda. Bugün savaş meydanlarında düşmana atılan o taşlar, aynı zamanda bizim de vicdanlarımıza atılıyor. Şimdi ne bekliyorsun ey Müslüman kardeşim, yoksa derdine düşmediğin davanın cennetine mi talipsin? 
 
Çocuklar, her ne kadar savaşın iç yüzünden habersiz olsalar bile en çok perişan olanlardır. Savaşın tüm soğukluğunu bedenlerinden tutun da iliklerine kadar hissedebiliyorlar. Ne çok acı taşıyor şu küçücük omuzlar. Ağır değil mi yiğidim, biraz da ben taşıyayım. Biraz da ben yükleneyim yüklerini. Biraz da ben çekeyim şu amansız çileni. Bir el uzatsan tutacak gibiyim, bir bakış atsan sarılacak gibiyim sana. Ey çocuk, yüreğinin güzelliğine vuruldum. Biliyor musun, bakışların zalimi korkutuyor. Dimdik ayakta durmaya ve zalimlere sarsılmaz imanınla cihâd etmeye devam et. 
 
Savaşın hazin gölgesinde büyük bir inançla yeniden dirilen, bedeni küçük ama kendi çok büyük bir çocuğun son sözleri: “Allah, bütün yaptıklarınızdan haberdardır” (33/Ahzâb, 2).


GENÇ'ın Yazısı.