Emine Çınar

Kudüs, şehirlerin çiçeği. Filistin’in başkenti. Hatta “Dünya bir ülke olsaydı başkenti neresi olurdu?” sorusunun cevabı yine Kudüs olurdu.

Yıllardır Kudüs üzerine çalışma yapan herkes orada İsrail’in önce gizliden sonra açıktan yaptığı pek çok durumu her platformda dile getirmeye çalıştılar ama maalesef pek çoğu sesini duyuramadı. İsrail’in sistematik bir şekilde Kudüs halkına uyguladığı saldırılar, ev yıkımları, ilhak çalışmaları, Aksa’nın altından Süleyman Mabedi çıkarma hayalleri ve en tehlikelisi ilk kıblemiz Mescid-i Aksa’yı tıpkı El Halil Camii’nde yaptığı gibi Müslümanlar ve Yahudiler arasında zamansal ve mekânsal bölme planı. Bunların hepsini dünyanın gözünün içine baka baka yapıyordu İsrail.

Ramazan’ın başından beri Şeyh Cerrah Mahallesi’nden gelen haberleri korku ve telaş için takip etmeye başladık. Eski Şehrin Şam Kapısı’nda çıkan olayları takip ettik. Ama hiç kimse bu kadarını beklemiyordu! Filistin halkı belki de 1967’den sonra ilk defa bu kadar geniş çapta işgale karşı direnişler ortaya koydu.

2021 Ramazan’ını Nasıl Hatırlayacağız?

İşgalci İsrail’in 7 Mayıs gecesi Kıble Mescidi’nde teravih namazı kılan Müslümanlara gaz ve ses bombası ile saldırması kitlesel olayları tetikledi.

İşgalciler bir anda Mescid-i Aksa’yı bir savaş meydanına dönüştürdü. Dünyanın en gelişmiş silahlarını kullananlara karşı Kudüs halkının elinde sadece taş ve su şişesi vardı. İsra Suresi 1. ayette Cenabı Allah’ın bize direkt ismiyle işaret ettiği Mescid-i Aksa yine isminin anlamı gibi en uzak mescit olmuştu. Yaşananları görmek istemeyenlere en uzak mescit. Çocuklar yaralandı, çocuklar olayların arasında kaldı, çocuklar bile tutuklandı o gece.

Teravih namazını kılanlar bir anda kendini dumanların ve onlara saldıran askerlerin arasında buldu. İsrail askerleri Mescid-i Aksa’nın hâlâ içinde duran, teravihi sonuna kadar kılabilmiş Filistinlileri darp ederek dışarı çıkarmaya çalıştı fakat Filistinliler kapıları içeriden tuttular. İsrail askerlerinin Mescid-i Aksa’yı ne hale getirdiğini tüm dünya canlı canlı izledi. İzledi ama Müslümanların mabedine yapılan bu büyük saldırı her zaman olduğu gibi Batı’nın -veya görmek istemeyenlerin diyelim- ilgisini çekmedi.

Ezan okunmasın, zamansız okunan ezan kalabalığı artırmasın diye ses kabloları kesildi. Tüm gece zalime karşı muhteşem bir direniş sergileyen Kudüs halkı mescidin boşaltılması ile dışarı çıktı ve bir saat sonra sabah namazını kılmak için akın akın daha kalabalık bir şekilde Mescid-i Aksa’ya bir su gibi aktı.

Filistinliler Mescid-i Aksa’yı savunmaya çalışırken 1 kilometre ötedeki Şeyh Cerrah mahallesinde de direniş devam ediyordu.

Filistinlileri yerinden eden, evlerini mahkeme kararı ve polis zoruyla ele geçiren Yahudi yerleşimciler işgal ettikleri evin önünde silahlı bir şekilde dans ediyorlardı.

Kısa bir süre sonra direniş Filistin’in tüm şehirlerine dalga dalga yayıldı. El Halil, Nablus, Cenin, Akka, Yafa, Hayfa, Lid, Ramallah, Beytlahim derken direniş sahnesine sanki hepsinin ağabeyi olan, kardeşlerine sahip çıkmak ve Aksa’ya yapılan saldırının intikamını almak için Gazze çıktı. Gazze her ebeveynin yaptığı gibi kendini kardeşlerine kalkan yaptı, kendini Aksa için feda etti.

İsrail Hukuk Devleti Değildir!

Ben Gurion’un “Kudüssüz İsrail’in hiçbir değeri yoktur. Cebel-i Heykelsiz (Mescid-i Aksa) Kudüs’ün de hiçbir değeri olamaz.” sözünden hareketle Siyonist fanatik Yahudiler, 1948’den beri Müslümanların ilk kıblesi Mescid-i Aksa’nın egemenliğini ele geçirmek için çalışıyorlar. Bu hedeflerinin gerçekleşmesi için birçok aşırılıklar yapıyor, Mescid-i Aksa’yı yakarak, yıkarak ya da havaya uçurarak yok etme teşebbüslerinde bulunuyorlar, asırlardır mescidin sahipliğini yapan Müslümanlara yönelik orantısız güç kullanarak mescit içinde katliam gerçekleştiriyorlar, İslamî kimliğini değiştirerek Yahudileştirmek için türlü yöntemler deniyorlar. Kısacası 73 yıldır Siyonistlerin Mescid-i Aksa’nın egemenliğine, mevcudiyetine, sahiplerine ve kimliğine yönelik ..............................................................


Tülay Gökçimen'ın Yazısı.