Rümeysa Berire Önlem
Bugün abime, denizi seyrederken neden aklıma hep Resulullah’ın (s.a.v) geldiğini sordum. Ne zaman bir vesile ile denizi seyre dalsam, yanından geçsem, kokusunu duysam görmediğim ama kalbimde hissettiğim peygamberimizi anımsadığımdan bahsettim, evvelden tanışmışız hissi...
Tebessüm etti abim, âlim edasıyla:
”Resulullah, ferahlıktır.” dedi. Cümlesinden hareketle Kalenderi’den Dehri Gezsen’i açtım. Aldı götürdü beni uzaklara.
Tüm hislerimin, bana vermek istediği bir mesaj olduğunu düşündüm. Sanki evren neyini kaybettiğini hatırla der gibiydi. Resulullah’ı ve ona dair olan her şeyi…
Biraz sohbet ettik, dünyadan konuştuk. İçinde bulunduğumuz toplumdan, insanlardan, doğrulardan, unuttuğumuz değerlerden evvela biraz mâziden ve mevzîden.
Abimi dinledikçe, ruhum sanki Medine’de ılık bir ikindi rüzgarı esintisini hissediyordu. Hurma bahçelerinin yanında, abimin dizine başımı yaslamış, ağzından çıkan sözleri hafızama silinmeyecek şekilde kazıyormuşum gibi.
“Yaratılan her insan güzeldir abicim, nereden baktığımız önemli.” dedi abim güzelliğe dair konuları konuşurken. Ben çirkinliğin var olduğunu düşünüyordum. “Çirkin” olarak adlandırmayı adil bulmasamda, güzel olmayanların var olduğunu ve güzellik kadar çirkinliğin de bir imtihan olduğunu. Abim ise herkesin güzel olduğunu söylüyordu. Sohbetimizin sonunda ona hak vermiştim. Leyla, Mecnun’a göre güzeldi, Şirin ise Ferhat’a.
Yaşanmışlıklarımızla bakış açılarımız arasında gözle görülür bir paralellik olduğunu fark ettim. Hayatı yorumlama şeklimiz ve güzellik algımızın arkasında çoğu zaman yaşanmışlıklarımız yatıyordu. Tüm pozitif bilimleri kenara bırakıp siyere sığınmak istedim. Herkesi güzel gören bir çift göze, Resulullah’ın gözlerine, gördüklerine, baktıklarına ve bakış açısına. O’nu anlayamadığımızı düşündüm, her şeye rağmen onu çok özlediğimizi.
Abimle beraber, dünyayı ne kadar güzel, konforlu, şatafatlı, maddi kaygılardan uzak, sağlıklı; işten, eşten ve aştan yana mutlu yaşarsak yaşayalım, içimizde her zaman bir boşluk olacağını düşündük. Allah’ın ve ona samimiyet ile iman edenlerin doldurabileceği bir boşluk.
İnsan dedik, keşke bildiklerini uygulayabilse. Uygulamaya çalıştıkları kısa sürmese, daima yürüse razı olunacağını hissettiği yoldan. Yürüyememekte imtihandı bu hayatta, iyisi mi sadece Allah’ın söz sahibi olduğu konularda konuşmamaktı. Susan kurtulmuştu, peki ya yazan?
GENÇ'ın Yazısı.