Zulkadetu`l-Haram: Zilkade Ayı
Site Özel
2384 okunma
Ömer Akyüz
Zilkade ayı, hicrî takvimde “Haram Aylar” olarak bilinen dört aydan biridir. Diğerleri hicrî takvimin ilk ayı olan Muharrem ve son ayı olan Zilhicce ile yedinci ay olan Receb’tir. Bu aylarda kabileler kendi aralarındaki savaşlara son verir ve halkın her kesiminden Kâbe’ye ziyaretler yapılır. Saldırıya uğrama durumu hariç çatışma yaşanması ve kan dökülmesinin yasaklandığı bu aylar aynı zamanda hürmet edilmesi ve içerisinde bu aylara özel yapılması tavsiye edilen ibadetler vardır.
Cahiliye Arapları, bu ay girdiğinde kutsallığına karşı saygılarından dolayı savaş ve saldırıyı, kötü söz ve kötü davranışı, hatta hayvanları için otlak aramayı bırakmaları sebebiyle bu ayın “oturmakla geçen ay, oturma zamanı” anlamında “zü’l-ka‘de” diye adlandırılmıştır. İki bayram (Ramazan-Kurban) arasında yer aldığından Türk halk kültüründe özellikle kadınlar arasında “aralık” şeklinde isimlendirilen Zilkade ayı, Osmanlı belgelerinde ”ذا“ kısaltmasıyla gösterilmiştir.
Zilkade isminin, hicrî takvimde yer alan diğer ay adları gibi milâdî V. yüzyılın başlarında Hz. Peygamber’in babasından beşinci dedesi Kilâb b. Mürre tarafından belirlendiği, İslamiyet’in zuhuru döneminde de Arapların bu isimleri kullanmakta olduğu belirtilmektedir. Cahiliye devrinde haram ayların ilki olan Zilkade ayında ticari açıdan büyük önem taşıyan panayırlar düzenlenir, Mekke’de Ukâz ve Mecenne panayırları da bu ayda kurulurdu (TDV, ZİLKADE).
İslâm tarihinde Zilkade ayında meydana gelen bazı önemli olaylar şunlardır: Hendek Gazvesi (5/627), Hz. Peygamber’in (s.a.v.) Zeynep bint Cahş ile evlenmesi, Benî Kurayza Gazvesi (5/627), Umre Seferi (6/628), Umretü’l-kazâ (7/629) ve Resûl-i Ekrem’in (s.a.v.) Meymûne bint Hâris ile evlenmesi zikredilebilir.
Ramazan ve kurban bayramları arasında kaldığı için Zilkade ayında nikâh kıyılamayacağı yönündeki inanışların dini dayanağı yoktur. Her hicrî ayın 13, 14 ve 15. günlerinin oruçlu geçirilmesi Hz. Peygamber’den (s.a.v.) bize tavsiye edilmiştir. Efendimiz bu günlerde oruç tutmayı seferde bile terk etmezdi. Bu oruca Eyyamı- Biyz denir, yani “Beyaz Günler” anlamına gelmektedir. “Kim her aydan üç gün oruç tutarsa ömür boyu oruç tutmuş gibi olur.” sözleriyle bu orucun tutulmasını teşvik etmiştir (Tirmizi, Savm, 54).
Her hicrî ayda ortak olan bir de pazartesi ve perşembe günleri oruçları vardır. Hz. Peygamber (s.a.v.) bazı zamanlarda ibadet ve taate daha çok özen gösterir, diğer vakitlerdekinden daha hassas davranırdı. Bu mevzu ile alâkalı olarak Hz. Aişe (r.anha) şöyle buyurmaktadır: "Allah Resûlu, pazartesi ve perşembe günleri oruç tutmaya çokça özen gösterirdi".
Hz. Peygamber’in (s.a.v.) özellikle bu günlerde oruç tutmasının sebebi ise, bu günlerin insanların amellerinin Allah’a arz edildiği günler olmasıdır.
Ebû Hüreyre’den (r.a) rivayet edildiğine göre Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Pazartesi ve perşembe günleri ameller Allah’a arz olunur. Ben, oruçluyken amellerimin arz olunmasını isterim” (Tirmizî, Savm 44).
Rabbim, bizleri rızasını kazananlardan ve Rahmet-i Rahman’a kavuşanlardan eylesin.
GENÇ'ın Yazısı.