Esra Şahin

Çok değil on güne okul bitiyor. Hiç bitmeyecek sandığımız o günler dönüp bakınca şimdilerde zaman ne çabuk geçmiş dedirtiyor. Uykusuz final geceleri, vizeden yüksek aldık, finalde notumuzu düşürmeyelim gayretleri. İlk yıla özel “Bu okul biter mi be?” söylemleri. Hiç tüketmediğimiz kadar kahve tüketen arkadaşlarımız, artık sağlıklı beslenelim deyip ertesi gün elinde paketlerle dolaşan yoldaşlarımız...

“Okul biter, bak bir kez öğrenci olursunuz. Ders de çalışın ama üniversite yıllarında gezdin gezdin, sonra zor.” ikazları. Birileri “En rahat günleriniz öğrencilik yıllarınız, asıl mezun olunca başlayacak hayat. Okudun okudun, ne oldun sanki diyecek birileri, başka birileri evlenmiyor musun, düğüne ne kaldı” diye sıkıştıracak, “beyler eşiniz pembe panjurlu ev istemese de stor perdeli ev isteyecek haberiniz olsun.” diyecek. Başka birileri KPSS’nin açılımını bilmeyecek ama sizi her gördüğünde “Atanamadık mı hâlâ?” diye soracak...
 
Unutamadığımız cümlelerden sadece birkaçı, uzar gider bu listeler. Omuzlarımızda Allah`ın bize yüklemediği sorumlulukları yükleyen bir toplum baskısı. Kendini değersiz ve hiçbir işe yaramaz hisseden gençler sonrası.
 
Değerimizi atanıp atanamadığımızla, yüksek lisans yapıp yapmayacağımızla, evlenip evlenmeyeceğimizle biçecek tüm insanlara verilecek tek bir cevap var: “Nasip.” Bazı gençler nasip deyip devam edebiliyor yollarına. O kelimenin “Rabbim izin vermedikçe bir yaprak dahi kımıldamaz.” demek olduğunu da çok iyi biliyorlar. Düşebiliyorlar ama düştükleri yerden kalkmayı da biliyorlar. Bazıları ise düşüp yeniden başlayamıyorlar.
 
Bu hayatta bir insanın yapmaktan en çok korktuğu şey bir insanı düşürmek olmalı ve fiziksel düşüşlerde tutarsın elinden kaldırırsın düşürdüğün insanı ama iş ruhsal bunalıma gelince ver elini, tutun bana demekle olmuyor o yeniden başlayışlar. Ayrıca birisini düşürmek ne kadar kaba geliyor kulağa; itmek, çelme takmak ve onu yerde acı çekerken görmek tüm bunlar korkunç geliyor. Bunları maddede yapmayı düşünmek “Olur mu canım öyle şey?” dedirtiyor da ya ruhunu tutup savurduklarımız, ruhuna çelme taktıklarımız...
 
Sevgili anneler, babalar, halalar, dayılar, komşular, akrabalar; gençlere umut olun, değerli olduklarını hissettirin. Zorla inşa ettikleri değerleri birkaç cümlenizle yerle bir etmeyin. Söylediğimiz bir cümle, bir canı yeniden ihya edebilecekken, düşünmeden söylediğimiz başka bir cümle tüm umutlarını yerle yeksan edebilir insanın. Hep ezgilerde duyduğumuz “umutsuz olmaz” terennümünü en çok birbirimize hatırlatmamız gereken dönemlerden geçiyoruz belkide ve biliyoruz insan bu hayatta ekmek kadar su kadar umuda da muhtaç...
 
Ve sevgili yeni mezunlar, aynı kaderi paylaştıklarım, ne yani şimdi öğrenci de değilim o zaman işsiz miyim, artık bana sen ne yapıyorsun diye sorduklarında “Okuyorum.” diyemeyecek miyim telaşından sıyrılıp okul bitse de okumaya, dersler bitse de çalışmaya, birileri bize işsiz gözüyle baksa da rızkımızın peşinden koşmaya devam edelim ve unutmayalım: “Hüda rezzakı alemdir, rızıksız kul yaratmaz ya”
 
Nasibin peşinden koşmak da aramaya ve en nihayetinde yollar da bulmaya dahil. Ya yollar olmasaydı ve herkes tek bir yoldan ilerlemek zorunda kalsaydı? Biz yolları var edenin ve kapıları sonsuza açabilenin kudretine inanmışız gerisi lafügüzaf... 


GENÇ'ın Yazısı.