Esra Şahin

Lunaparklar en çok çocukları hatırlatsa da bize, sadece çocuklar gitmemiş hiçbir zaman. Eskilerde yeni nişanlı çiftlerin de uğrak mekanıymış buralar. Eskiyi bırakalım da şimdiye gelelim biraz. İnsan çocukken parka farklı, büyüyünce bambaşka bakıyor da sizce yetişkinlerden çocuk ruhunu kaybetmemiş insanlar mı gidiyor oralara ya da çocuksu tarafını kaybetmekten korkan insanlar mı? Bana sorarsanız biraz ondan, biraz ondan. Yetişkinler gülmeyi, eğlenmeyi ve korkmayı çok yükseklere çıkmayı, havalara uçmayı duygularıyla yaşıyorlar da ne vakit bir lunaparkla kesişse yolları bunun fizik alemdeki halini de deneyimliyor bazıları.

Belki çocuklar babalarının da korkabildiğini ilk defa o değişik eğlence aletlerinin içinde görüyorlar. Sonra çarpışan arabalar birbirimize dokunmanın bir diğer adı değil mi? Oyun olmasa da birisi gelip sarssa bedenimizi vereceğimiz tepkiler çığ kadar büyükken, iş çarpışan arabaların pistine gelince bambaşka olmuyor mu sahiden? Oyun olunca verdiğimiz tepkiler nasıl hafifliyor birden. “Dünya hayatı bir oyun ve eğlenceden ibarettir.” derken mübarek kitabımız aynı zamanda bize orada karşılaştığınız olay ve durumlara vermeniz gereken tepkiyi hafifletin demiyor mu? Tıpkı çarpışan arabadayken bize çarpanlara, bizim çarptıklarımıza aldırış etmediğimiz gibi ve orada bulunarak birilerinin bize çarpmasına, bizim birilerine çarpmamıza bile isteye evet dememiz gibi hafifletin üzüntülerinizi, kaygılarınızı “Asıl olan ahiret hayatıdır.” demiyor mu, çok da güzel diyor; işitmesini bilene, kulaklarını kullanabilen, gözlerini açabilene. Oyun bittikten sonra, dünya lunaparkından çıktıktan sonra asıl hayatın bizi beklediğini çeşit çeşit örneklerle fısıldıyor içimize.
 
Hepimiz o eğlence dolu makinelere biniyoruz, adrenalin zamanı diyoruz da verdiğimiz tepkiler bambaşka. Kimi korkusuzluğunu ispat etmenin yolu biliyor ve ellerini kaldırıyor zaten tehlike çanları çalan o makinelerin içinde, kimi sesi kısılana kadar bağırıyor, kimi bir daha asla binmem cümleleri kuruyor içinden, kimi ise usulca dolmasını bekliyor vaktinin. Her nefes adedince nefes tüketmenin yolu var diyorum bu âlemde, her nefes adedince...
 
Bir şey fark ediyorum: İnsanın tek bir duyguya sahip olduğu ve tek bir şeyi düşündüğü çok az vakit var ömür defterinde. Gondoldan inen birisi diyor ki: “İliklerime kadar korktum, hissettiğim tek duygu korkuydu.” Bazen biz de diyoruz ki: “Sadece inandım ve bu bana yetti.” Bir daha diyelim ama bir kelime fazla ekleyelim o cümleye: “Sadece Rabbime inandım ve bu bana yetti.” 


GENÇ'ın Yazısı.