2021 Ramazan’ında yirmi günlük kapanma süreci yaşadık pandemiden dolayı. Bu yirmi günde tek kalmak nasip oldu, kimse yoktu yanımda. Ama yalnız olmadım hiç. Kitaplarım, defterlerim, kalemim, duygularım, fikirlerim benimleydi hamdolsun. Rabbimiz zaten şah damarımızdan yakın, değil mi?
Çok düşündüm, düşünmeyi severim zaten ama bu süreçte kendimi buna bilhassa itilmiş gibi hissettim hep, düşünebildiğimi hissedince heyecanlandım, hamd ettim, daha da düşündüm :)
En çok geçmişi düşündüm, kendimi, ailemi, arkadaşlarımı, varlığı bir de yokluğu, olması gerekeni, daha doğrusu olanı... Olan olması gerekendir zaten. Böyle inanıyorum. Olanda hayır vardır fikrimce, bu yüzden olan olması gerekendir ama biz bilmeyiz.
Geleceği hiç düşünmedim ama. Hiçbir zaman sevmedim geleceği düşünmeyi. Bunu yapmak sakıncalı gibi geldi her zaman. Zaten hayatım boyunca ne yaşarsam yaşayayım beklemediğim anda, beklemediğim yerde, beklemediğim yere oldu yolculuğum. Geleceği bilmemeyi seviyorum. Bu bilinmezlik lütuflarla dolu, ansızın gelen sürpriz bir hediye gibi...
Kapanma sürecinin bitmesine son iki gün kala yazıyorum bu yazıyı. Aslında yılda bir kere böyle olsa keşke dedim. Bir kere, bir süre herkes tek kalsa. Yalnız olunmadığı bilinerek yaşanan bir teklikten bahsediyorum. Varlığın var edicisini hissederek, bilerek yaşanan bir teklik anımız olsa yılda bir kere. Sonra, o anda, ardından gelen bayramı yaşadığımız Ramazan düştü zihnime.
Aslında belki de Ramazan`ın varlığı, özü sandığımız, konuştuğumuz gibi oruçta saklı değildir. Tek kalmaya fırsattır ve bu ayla Rabbimiz "tek kal ve düşün" diyordur...
Böylece kendimize döner, tanır, biliriz... Sonra da "kendini bilen Rabbini bilir" sırrına ereriz. Heyecanlandım. Kalbim biraz hızlı çarptı. Bu düşünceyi sevdim. :)
Başarırsak, belki hep istediğimiz, dualarımızla yakardığımız rızayı ilahiye de kavuşuruz böylece. Ama bize varmak değil yolda olmak emredildi. Varış da O`nun elinde, yolda olmak da... Nasip olsun. Hissettiren, yaşatan ve düşündürene hamdolsun.
Nurcan Doğan'ın Yazısı.