Esra Şahin

“Allah`ım yol boyunca bırakma elimi düşerim sonra” dizeleri geldi hatırıma yola uzun uzun bakarken. Eskiden uzun yolculuk demek kitap bitirmek demekti de şimdi dağlara, taşlara, göğün mavisine bakmak daha cazip geliyor nedense. Yol demişken bir yerden, başka bir yere gitmek, maddede mekan değiştirmek gelmiyor artık sadece aklıma. İnsan kilometrelerce yol gider, milyonlarca nefes tüketir de olduğu yerde kalabilir eğer kalbi o yolculukta ölüyse.

Değişik yollara gittim, daha evvel görmediğim yerler gördüm. İlk defa bir kiraz ağacı ile bu kadar uzun süre bakıştım mesela. Bir kirpi ile daha evvel olmadığım kadar yakın durdum. Uzun zamandır oturmadığım kadar kalabalık sofralara misafir oldum. Çayımın içine attığım her nane yaprağı dalından taze koparılmış, çeşmelerden içtiğim dağ suları hiç o kadar lezzetli olmamıştı. Her çeşme suyunun aynı olmadığını fark ettim. Bazı çeşmelerden akan sulara çeşme suyu denilip geçilemeyeceğini...
 
Yazılarımı yarım bırakıp sonra tamamlayamamayı deneyimledim. Sil baştan başlamanın aslında baştan başlamak olmadığını, sildiklerimizin de o yazıda payı olduğunu kabul ettim. 
 
Güleç yüzlü teyzeler gördüm, yaşlanmanın aslında zannettiğimizden çok daha zor olduğunu, yalnızlığın yaşlı teyze ve dedelerimize hiç yakışmadığını gördüm. Köye gelip kapısının önünde bir araba duran, torunlarıyla gönlünü şen eden ninelere mutlu olmakla birlikte “Ne gelen var ne giden” diye içinden geçiren teyzelerin hüznü ile mutluluğumu yarım bıraktım.
 
“İnsan bir ömür yaşlanmak için yaşamamalı sadece” diye geçirdim içimden. Kendi yaşlılığımı hayal ettim. Oturup muhabbet etme bahtiyarlığına erdiğim iki teyze ile konuşurken konu okuma bilmediklerine ve okula gidemediklerine geldi. Okumayı bilmediğim, kitap ve kalemsiz geçen bir ömrün sıkıntısını hissettim iliklerime dek. Daha evvel kendimi hiç o denli nasipli hissetmemiştim. Açtım kitabı, ben okudum onlar dinledi ve hayran hayran baktılar okuduğum kitaba. Rabbim dedim içimden, onların gönlüne de hayatı okumanın ilmini bahşetmişsindir muhakkak. Biraz su serpildi içime, ferahladım. Kitabına hayran hayran bakan bu teyzelere hayran olacakları cemalini de göster, dedim ellerimi açınca. Ben ellerimi bir tek Rabbime açınca geri çevirmeyecek biliyorum, senden başkasına el açtırma duasını daha içten ettim sonra.
 
Yeni insanlar tanıdım, bir kahve eşliğinde muhabbet edince her birisiyle ayrı telden konuştuğumuz insanlar. Herkesin kelimeleri kendi dünyasından ve dile döktükleri hayatından. Birisini tanımak istiyorsak neyi konuştuğuna, gündeminde ne olduğuna bakıyorduk değil mi? Yepyeni gündemler, başka başka hayatlara şahit oldum.
 
Ve ne olursa olsun ben yeryüzünü gezip dolaşmayı ve farklı kabilelere bölünmüş insanları tanımayı çok sevdim. Rabbim namazı emrettiğin gibi ibretle ve hikmetle seyahati de emretmişsin, yeni insanlarla tanış olmayı, birbirimizi sevip kardeş olmayı... Son söz bir dua cümlesi olsun, netice de insan olmanın dua etmekle bir ilgisi olduğuna inanan insanlarız bizler: “Rabbimiz yolları eksiltme hayatımızdan, sana çıkan dik yokuşları ömrümüzün baharı kıl, adımlarımızı senin için attır ve ömür defterimizi senin için yorulurken kapattır.” 


GENÇ'ın Yazısı.