Esra Dudu Yavuz

Bunca çaba, bunca yürümek, bir anda kaybolacak şeyler için miydi? Her şey bir anda bozulabilir miydi? Direnmek yerine sürece mi güvenmeliydik? Belki buna da ihtiyacımız vardı. Belki diğerlerindense kendimize gelmeliydik. Kendimizden başka gittiğimiz herkes bizi daha da karıştırıyordu belki.  
 
Ne yapmalıydık? Hemen toparlanıp gitmeli miydik? Vaktimiz dar, deyip sürekli bir yerlere yetişmek için çaba mı göstermeliydik? Yoksa içimize mi dönmeliydik? Acelesiz, abartısız, korkusuz, incitmeden, kaybetmeden, yorulduğumuz her bir güne değecek olan içimize mi dönmeliydik? Oradaki hayat kaçmıyordu. Aslında her şeyin bir ritmi ve zamanı vardı ve her bir şey o düzeni yaşıyordu. 1 dakika erken değil, 1 dakika geç de değil. Tam vaktinde. 
 
Aslında geç kaldığımızı düşünerek 15 dakikada yetiştiğimiz yere keyif alarak gitmeye çalışsaydık da 15 dakikada varacaktık. Vaktimiz azalıyor, diyerek hırslanıp iki günde tamamladığımız işi severek, yüzümüzde içten bir tebessümle yapsaydık da iki günde bitirecektik. Aslında ritmi görmeyen biziz. Bazı şeylerin acele ettiğimiz için hızlı olduğunu düşünen, yavaştan alındığını düşündüğümüz şeyler için “gecikmişlik” kavramını ortaya atan biziz. Dönen çarkı görmeyen, ilahi düzeni değiştirebileceğimize inanan da biziz.
 
Bu demek değil ki çabasız halledeceğiz; elbette çaba göstereceğiz. Demek istediğim, hayat hanemizden bir gün daha eksilirken neden onu da pişmanlık, koşuşturmaca, güzelliklerin fark edilmediği ve hüsran ile dolu bir gün olarak geçirmiş olalım?
 
Demek istediğim, neden sebepleri yerine getirdikten sonra sırtımızı rahatça yasladığımız gibi sebepleri yerine getirirken de yaşamaktan keyif almayalım?
 
Sıcak bir fincan kahveyi 15 saniyede bitiremeyiz. Yine de o birkaç dakikayı 15 saniyeye sığdırmaya çalışarak heba edeceğimize ve sonunda yalnızca kahve içmek için kahve içmiş olacağımıza neden hayatı birkaç dakikalığına yalnızca fincanımıza odaklamayalım?
 
Hata mı yapmış oluruz?
 
Yine bir yerlere gecikmiş mi oluruz? 
 
Bir şeylerin yolunda gitmesini engellemiş mi oluruz? 
 
Olalım o halde.
 
Sonunu bilmediğimiz bir yolda yürürken geçen bunca yılın aksine, bu defa da biz memnun olalım? Değmez mi? 
 
Bir kez denemeye bile mi?
 
Neyse, saat de epey geçmiş, kalanına geç kalmayalım o halde.


GENÇ'ın Yazısı.