Efendimiz (SAV), Medine`ye geldiğinde saçında ve sakalında beyaz olan tek kişi Hz. Ebubekir (r.a.) bulunmaktaydı. Devrimini gençlerle yapmıştı Efendimiz (SAV), onlara sorumluluk vermiş ve önlerini açmıştı. Başka söze gerek var mı?

Uzunca bir süredir “genç” ve “gençlik” kavramlarına ilişkin çalışmaları takip etmeye çalışan birisi olarak, son dönemde bu alandaki yazı, makale ve kitap çalışmalarının hızla artmakta olduğuna içten içe sevinenlerdenim diyebilirim. Bana kalırsa hepsi çok kıymetli. Zira herkesin yaşı ne olursa olsun gençlik hususunda söyleyecek sözü, yaşanmışlıkları ve tecrübeleri var. O sebeple en önemli kaynağımız olarak nitelendirdiğimiz gençliğimiz için yapılacak çalışmalara destek niteliğindeki her türlü görüş ve tavsiye, içinde bulunduğumuz dönem baz alındığında dikkate değer diye düşünüyorum.

Az önce herkesin söyleyecek bir sözü var dedim ya, o herkesten biri olarak ben de birkaç husus belirtmek isterim müsaadelerinizle. Öncelikle “Ne olacak bu gençlerin hali?” tarzındaki söylemlerin şiddetle karşısında durduğumu, bu meselede gençlerden yana ve aşırı derecede umutlu olduğumu bir kez daha belirtmek isterim. Zira bu ve benzeri söylemlerin neredeyse antik çağlardan(!) bu yana var olduğunu artık kabul edelim ve unutmayalım ki; her kuşak, kendinden sonraki kuşağı “kaybedilmiş gençlik” olarak nitelemiş ve bu ısrarına da devam edecek. Buna sebep olan ve “kuşak farkı” diye tabir edilen; teknolojinin, çevresel faktörlerin değişmesi ile gitgide daha düşük yaş farklarında dahi ortaya çıkan bu temel problem, bundan sonra da bu ve benzeri kanaatlere yön vermeye devam edecek.

Mesela eskiden dede-torun arasında olduğundan dem vurulan bu “kuşak farkı” meselesi, her şeyin oldukça hızlı tüketildiği şimdilerde, iki kardeş arasında bile oluşabiliyor. Yani bunu değiştirmek için enerjimizi boşa tüketmeyelim, bu değişmeyecek bir yanılsama. Evet, “yanılsama” dedim, zira tam olarak ..........................................................................


Emre Topoğlu'ın Yazısı.