Balkan Savaşı Günlüğü: "Türklerle Cephede"
Rızvan TORUN
Tarihimizin dönüm noktaları olan 1. Dünya Savaşı ve Çanakkale Deniz Savaşları kadar bilinmeyen Balkan Savaşlarında Osmanlı ordusunu, cephede yaşanan sıcak çatışmaları ve cephe gerisinde yaşananları birinci ağızdan okumak isteyenleri Osmanlı ordusunda görevli müttefik Alman subayı Gustav von Hochwachter’ın “Balkan Savaşı Günlüğü”ne davet ediyorum.
Yıl 1912, İstanbul’a savaş heyecanı hakim. Caddelerde renkli bir hareketlilik var. Hochwachter Berlin’den Alman Mareşal von der Goltz tarafından tahminlere göre savaşta başkomutan olacak Abdullah Paşa’ya yazılmış bir tavsiye mektubu ile İstanbul’a gelir. Osmanlı kuvvetlerinin Doğu Ordusu Kolordu Komutanı Mahmut Muhtar Paşa’nın emrine verilir. Hatıratta Mahmut Muhtar Paşa’nın Balkan Savaşı’na ilişkin anılarını kitabın başında “Savaşa İlişkin Notlar” başlığıyla okuyabiliyoruz. Hatırat bize Balkan Savaşlarını hem bir Osmanlı kolordu komutanının hem de bir Alman askerinin gözünden okuma fırsatı sunuyor.
Mahmut Muhtar Paşa’nın değerlendirmeleri savaşın kaybedilme nedenlerini çok güzel açıklıyor. Bu okumanın ardından Hochwachter’ın hatıralarına geçtiğinizde savaşın içine girecek, bir askerin gözünden savaşı yaşayacaksınız. Hani derler ya, iliklerinize kadar savaşı hissedeceksiniz.
Bir Alman askerinin mesleğine olan düşkünlüğü mü yoksa savaşmayı sevmesi mi dersiniz yahut Osmanlılara olan muhabbeti mi dersiniz… Cesurca savaşan, zorluklarla mücadelede elinden geleni yapan, yer yer aç susuz kalan, yer yer günlerce uykusuz kalan bir askerin hatıralarını okumak oldukça etkileyici… Mahmut Muhtar Paşa’ya hayran, onun emrinde olmaktan memnun, onunla ön cephelerde ölümüne savaşacak kadar bağlı bir Alman askeri Gustav von Hochwachter…
Kendisine verilen her görevi şerefli bir görev olarak görerek komutanlarına Osmanlı ordusunun cephede ve cephe gerisindeki durumuna ilişkin raporlar sunmuştur. Bu raporlarda Osmanlı’nın 1912’deki askeri-ekonomik durumunu değerlendirme imkanı bulmakla beraber Osmanlı idaresinin ve halkının savaşa ilişkin tutumu hakkında da şaşıracağımız gerçeklerle karşılaşıyoruz.
Hatıratı okurken insanı bir hüzün kaplıyor. Bir imparatorluk nereden nereye gelmiş demekten kendinizi alamıyorsunuz. Bu hüzne merak da eklenince hatıratı bir çırpıda bitiriveriyorsunuz. Meraklıları için hatıratın sonunda cephe hattını gösteren haritalar ve o günlerde yazarın çektiği fotoğraflar sizi bekliyor.
GENÇ'ın Yazısı.