Ayşenur Oskan

Sene 1857. Aslen Buharalı olan Özbek bir ailede doğdu Abdürreşid İbrahim Efendi. Rusya Müslümanlarının arasına ekilmiş ve çok da beklemeden filizlenecek bir tohumu andırıyordu. Yeşerecek, dallanacak, çiçeklenecek ve Rusya’dan Japonya’ya kadar geniş bir coğrafyaya gölgelik olacaktı bereketli hayatı. Vatanperver bir baba ve öğretmen bir annenin yanında aldığı ilk tahsillerinin ardından yatılı okula devam etti. 14 yaşında yetim ve öksüz kalmış, henüz bir filizken, aldığı sert rüzgarlar altında, muhakkak yeniden doğrulacak bir ekin gibi savrulmuştu.
 
Sene 1879. Henüz 22 yaşındaydı genç Abdürreşid. Hayatının bundan sonraki kısmını yıllar sonra eşine yazdığı bir mektupta, kaderi bellediği gurbet ile tanımlayacaktı. Onun payına yollar, mücadeleler ve ayrılıklar düşmüştü. İlk uğrak yeri, yanan kalplere nasıl serinlik olacağını öğreneceği bir dizin dibi; Medine’ydi.
 
Siyasî mücadelelerden ve fikir işçiliğinden hiçbir zaman ayrı görmedi kendini. Rusya’da çıkarttığı dergiler ve kitaplar ile oradaki Müslüman halkı diri tutmayı dert edinmişti. Aynı zamanda Avrupa’dan Asya’ya kadar Müslüman ahvâlini teftiş ediyor ve Rusya Müslümanlarının zor durumunu bizzat devlet görevlileri ile istişare ediyordu. 
 
Sene 1934. Abdürreşid İbrahim Efendi, genç yaşta çıktığı yolculuklar Japonya’da son bulmuştu. Bolşevik İhtilâli’nden kaçan Kazanlı Müslümanlar ile tebliğ faaliyetleri yürütmeye başlamıştı. Tokyo’da bir cami inşa edilmesine öncülük ettiği gibi oradaki Müslüman halka manevî bir önderlik de yapıyordu. 17 Ağustos 1944’te vefat etti; ancak günümüzde Japonya’da yaşadığı tahmin edilen 100.000 Müslüman ve Müslümanlara yönelik kuruluşlar için öncü bir şahsiyet olmaya devam etti.
 
Abdürreşid İbrahim Efendi’nin yollarda geçen ömrüne bakınca aklıma “Eve dönmeyi hiç düşünmedi mi?” sorusu geliyor. Oysa onun derdi evinden büyüktü. Eve dönmek, evden uzakta olabildiğimiz müddetçe anlam kazanan bir şey. Eve dönmek, yolun ve keşfin kıymetini bildiğimiz müddetçe huzur. Eve dönmek, aslında hak edilmeli. Eve dönmek, yolda olmanın en birinci işareti…
 
Evlerimize döndüğümüz bu günlerde ister istemez ruhumuzun pencerelerini de örttük, perdelerini çektik, kapılarını kapattık. Yeryüzünde gezip dolaşmanın bir emir olma sırrına, ruhumuz nefessiz kaldıkça vâkıf olduk. Bulduğumuz her fırsatı görmediğimiz yeni bir yere harcamalı. Olumlu-olumsuz her türlü tecrübeyi alıp başımıza koymalı, kulağımıza küpe yapmalı. Gördüklerimiz kalbimize inmeli ve hep ulaşılabilir bir yerde olmalı.
 
Yirmili yaşlarımızdayız birçoğumuz; Abdürreşid İbrahim Efendi’nin yollara düştüğü yaşta... Genç ve dinamik dimağların, sağlam bedenlerin sahibiyiz. Yeryüzünde gezip dolaşma emrini göz ardı edemeyecek bir yaşın şahitliği var üzerimizde. Yol, fıtratı gereği bir gâyeye derç olmuş, bürünmüş de bürünmüş bir şeydir, olsa olsa. Onu gide gele çözmeli, çözmeli, içindeki gâyeyi aşikâr etmeli…


GENÇ'ın Yazısı.