Adem Mırat

İstanbul; dünyanın kültür başkenti. Kurulduğu günden beri birçok devlete, uygarlığa ve imparatorluğa ev sahipliği yapmış, bünyesinde birçok kültürü barındırmış. Halen daha dünyanın en büyük açık hava müzesi konumunda olan bir şehir. Ve bunların başında şüphe yok ki Divanyolu Caddesi gelmektedir. Peki biz bu şehri yaşayabiliyor muyuz? Ne kadar yaşıyoruz? Geçmişin izlerine takılmadan, elimizde kalanın kıymetini bilerek bu kadim şehri iyi bilerek tanımalı, sahilinden türbesine, çınarlarından sebillerine, sokak lezzetlerine kadar bilmeliyiz.
 
Bugün 6. yüzyıldan 19. yüzyıla doğru yolculuğa çıkacak, İstanbul’un en meşhur caddesini adımlarken karşımıza çıkanları, görülmesi gerekenleri ve bilinmeyen yönlerini anlatacağım.  Bakalım ne kadarını biliyoruz ya da tanıyoruz.
 
Bugün, günümüzde Ayasofya Camii’nden başlayıp Beyazıt meydanına kadar olan kısım Divanyolu Caddesi olarak adlandırılmaktadır. Bizans döneminde Mese Caddesi olarak anılan bu yol, Yeni Saray yapıldıktan sonra, divan toplantılarına katılan vezirler konaklarına gidip gelirken bu yolu kullandıkları için Mese Caddesi zamanla Divanyolu diye anılır olmuştur (Ayvazoğlu Beşir, 2018, S.45, Divanyolu). 
 
Divanyolu; Ayasofya Camii karşısında yer alan “Milyon Taşı”ndan başlıyor. Caddeyi takip edip yürümeye başladığımızda sağ tarafımızda Cevri Kalfa Mektebi yer alıyor (Bugün Türk Edebiyat Vakfı olarak hizmet vermektedir). Sol tarafta fetihten 40 yıl sonra Sultan II.Beyazıt’ın hazinedarı Firuz Ağa tarafından inşa ettirilen Firuz Ağa Cami yer alıyor. Cami karışışında şair Nigâr Hanıma ait, Birinci Dünya Savaşı sırasında Müdâfaa-i Milliye Cemiyeti tarafından kullanılan, günümüzde ise Sağlık Müzesi olarak hizmet veren konak yer almaktadır.
 
Caddeyi adımlamaya devam ettiğimizde Bab-ı Ali Caddesi ile Divanyolu Caddesi’nin köşesinden Sultan II.Mahmud Türbesi yer almaktadır. Bir dönem Sultan II.Mahmud’un kız kardeşi Esma Sultan’a ait olan bu saray, Sultan II.Mahmud’un buraya defnedilmek istemesiyle birlikte hazireye çevrilmiştir. Türbede Sultan II. Abdülhamid, Sultan Abdülaziz, Bezmiâlem Valide Sultan’ın aralarında bunduğu toplam 18 sanduka yer almaktadır. Ziya Gökalp, İttihat ve Terakki kurucusu İshak Sükuti, Sadullah Paşa, Şeyh Bedrettin ve Muallim Naci gibi isimlerin bulunduğu hazirede 140 mezar yer almaktadır.
 
Türbenin tam karşısında Köprülü Kütüphanesi yer almaktadır. Fazıl Ahmed Paşa’nın yaptırdığı ve bugün Süleymaniye Kütüphanesi’ne bağlı olarak hizmet veren ve Divanyolu’ndan geçenlerin dikkatini revaklı girişi ve bahçesiyle üzerine çeken bu zarif kütüphane, biz de ilk müstakil kütüphane sayılmaktadır (Ayvazoğlu Beşir, 2018, S.243, Divanyolu).
 
Kütüphane karşısında yürümeye devam ettiğimizde sol tarafta Köprülü Mehmet Paşa Camii ve medresesi yer almaktadır. Medrese; günümüzde Kubbealtı Kültür ve Sanat Vakfı tarafından kullanılmaktadır. Medresenin karşısında yer alan Çemberlitaş Hamamı, Sultan II. Selim’in zevcesi ve Sultan III. Murad’ın annesi Nurbânû Vâlide Sultan tarafından Mimar Sinan’a yaptırılmıştır. Türk hamam mimarisinde başka bir benzerine rastlanmayan değişik bir eser konumundadır. 
 
Bizans İstanbul’unun en merkezi konumlarından biri olan Forum Konstantin’e geldik şu an. Dairevi şeklindeki alanın tam ortasında Apollon Mabedi’nden getirilerek dikilen porfir sütun yer alıyor. Deprem ve yangınlarda fazlasıyla hasar alan Konstantin sütunu Sultan III.Mustafa döneminde restore ediliyor. Restore sırasında takılan mermer halkalar ile porfir sütun yeniden sağlamlaştırılıyor. Bu restore sonunda taşın adı “Çemberlitaş” olarak anılmaya başlanıyor. Bugün otopark olarak kullanılan kısım ise bir zamanlar Esir Han’ın bulunduğu yerdi. Hocapaşa yangınında harabeye dönen han daha sonra yıktırıldı. 
 
Adımlamaya devam ettiğimizde sağ tarafımızda Atik Ali Paşa Camii yer alıyor. İmar faaliyetlerinin hız kazandığı dönemde Sultan II.Beyazıd’ın sadrazamlarından Atik Ali Paşa, halkın “Tavuk Pazarı” diye adlandırdığı kısma bir külliye yaptırmak istiyordu. 1501 yılında sadrazam olunca mimarlara emir verip kararını uygulamaya koymuştu. Atik Valide Camii, Divanyolu üzerine inşa edilen ilk külliye konumundadır (Ayvazoğlu Beşir, 2018, S.45, Divanyolu). 
 
Adımlamaya devam ettiğimizde sağ tarafımızda sadaret mührünü tam beş kere almaya nail olmuş, mirimiranlık rütbesi ile Erzurum, Mısır ve Halep beylerbeyliği yapmış, Tunus, İran ve Yemen seferlerine katılıp “Yemen Fatihi” unvanını alan Koca Sinan Paşa Külliyesi bulunuyor. Selaniki’ye göre eskilerin harap olmaya yüz tutmuş eserlerin bir yolunu bulup kendisine hediye almaktan zevk duyar ve kendinden başka kimseyi beğenmezdi. 3 Nisan 1595’te vefat etmiş, Ayasofya’da kılınan cenaze namazından sonra kendisi için yaptırdığı türbeye defnedilmiştir. Sinan paşa sebili Mimar Davut Ağa imzası taşıyan, Bileyciler Sokağı köşesini süsleyen zarif bir sebildir. 
 
Osmanlı Devleti’nde sadrazam olup kelleyi vermeden kurtulmak kolay değildir. Sultan II. Mustafa’nın damadı ve Lale Devri padişahı olan Sultan III.Ahmed’in sadrazamlarından Çorlulu Ali Paşa da genç yaşta idam edilen sadrazamlardan biridir. Aslında maliye açısından çok gayret gösteren çabaları olmuş fakat yanlış siyasi tercih ve rakiplerinin sürekli aleyhinde yalan dolan haberler yapmaları sebebiyle paşanın kellesi 40 yaşındayken alınmıştır. İdamından sonra sadrazam olan Nevşehirli Damat İbrahim Paşa ile Lale Devri dönemi başlamıştır. Vefatından 2 sene önce yaptırdığı külliyesinde ilk olarak cami yaptırılmış ve daha sonraki yıllarda diğer bölümler eklenmiştir. Zaman içeresinde gördüğü tadilatlar sonunda yapı bugünki görünümüne ulaşmıştır.  
 
Ali Paşa Medresesi’nin sağ çaprazında ise Merzifonlu Kara Mustafa Paşa Külliyesi yer almaktadır. Kellesi alınan paşalardan birisi de Kara Mustafa Paşa’dır. Viyana Kuşatması’ndan mağlubiyetle dönülmesi ve sarayda da güçlü rakipleri olması paşanın idam edilmesine sebep olmuştur. 1683 yılında inşaatına başlanan külliye, paşanın ölümü üzerine duraksamış daha sonra oğlu Ali Bey tarafından 1691 yılında Mimar Hamdi’ye tamamlattırılmıştır. Pros Kanunu ile yapılan yol genişletme çalışmalarında dış cephesindeki dükkanlar yıktırılmış, sebil içeri doğru taşınmıştır. 
 
Merzifonlu Kara Mustafa Paşa’nın külliyelerini yaptırırken mimarına Koca Sinan Paşa’nınkinden daha güzel sebil yapmasını emrettiği şüphesizdir. Hakikaten meydan okurcasına yola çıkıntı yapan -ve bu yüzden imarcıların hışmına uğrayan- Merzifonlu Sebili, klasik sebillerin en büyüğü, en güzeli ve belki de sonuncusudur (Ayvazoğlu Beşir, 2018, S.250, Divanyolu). 1960’lı yıllarda restore edilmesinin ardından İstanbul Fetih Cemiyeti, Yahya Kemal Enstitüsü ve Kubbealtı Akademisi Kültür ve Sanat Vakfı’na tahsis edilmiştir.
 
Çerez bilgi: Dünyada esirliği kaldıran ikinci devlet Osmanlı Devleti idi. 1847 yılında Sultan Abdülmecid tarafından kaldırılmıştır.
 
Kaynakça:
 
*Ayvazoğlu Beşir, 2018, Divanyolu
 
*TDV Ansiklopedisi, 29.cilt, Merzifonlu Kara Mustafa Paşa
 
*TDV Ansiklopedisi, 8.cilt, Çorlulu Ali Paşa Külliyesi


GENÇ'ın Yazısı.