Esra Şahin

Nerden bilebilirdim okumayı bu kadar özlediğimi. Yeni bir kitabı saat tutmaya ihtiyaç duymadan okuyabilmek için elime almanın lezzetini çocukken yediğim pamuk şekerlerin lezzetine benzettim. Yazmak değil okumak günü dedim. İçimde yazılacak bir sürü kelime birikmişti. Ona da engel olamadım. İnsan ekmek gibi su gibi okumaya da muhtaç dedim ve ilk emrin “Oku" olduğunu anımsadım yeniden. Kalemin bir sureye isim olabilecek kadar kıymetli olduğunu hatırladım. Kalemle ve kağıtla kurduğum bağı daha iyi anlamlandırdım. 

Okuduğum kitabı kapatıp kalemi elime aldıran iki satırı yazmak için sabırsızlandım. Ali Ural’dan: “Herkes kaybetti, ölüm kazandı. Mezar taşlarına ‘Huv-el Bâki` kazındı.”
 
İki saat evvel yaşı doksana merdiven dayamış bir amcayla konuştum. Bana dedesinin Çanakkale`de düşmanı nasıl vatan toprağından püskürttüğünü anlatırken gözlerinde 18 yaşında bir delikanlı heyecanı belirdi. İsmimi on dakikada belki on kez sormuştu ama yıllar evvel dedesinden dinlediği Çanakkale anılarını tarihin tozlu sayfalarından yeniden gün yüzüne çıkarmıştı. Bu memlekette vatan, hafızasını yitirmiş insanların hafızasında kalan üç beş şeyden biriydi. 
 
Aynı amcaya bahçesinde bizi karşılayan erik ağacını, kapının önündeki elma ağacını sordum. “Birileri yerse ne mutlu bana” cevabını verdi. Ağaç büyüten insanların dizlerinin dibinde umudu da büyütmeli dedim. Yarına dair umudu olanın işidir meyve dikmek. “Ben olsam da olmasam da yarın varsa yarının çocukları nasiplensin” diye güzellikler bırakmaktır hayata. Ağacı olan insanın meyvesi, meyvesi olan insanınsa insanlığa bir faydası var demekti. Herkesin ağaç dikme şekli farklı, kullandığı malzeme, tuttuğu yöntem, yürüdüğü yol ayrı olsa da insanlığa faydalı olabilmek için atılan her adım yarının çocukları için bugünün yaşayanı için bir umuttu. 
 
Teşekkür etmenin bambaşka yolları var. İçimizi şükran duygusuyla dolup taşıran bizleri hayret makamına çağıran bir dolu güzellik var yeryüzünde. İnsan, hayvan, bitki, güneş sistemi, gezegenler, mikro alemden makro aleme bütün mahlukat, içimizde yarının güzel olacağına dair umut... 
 
Ya umut diye bir duyguyla tanışık olmasaydık, nasıl devam ederdik yaşamaya, düştüğümüz yerden kalkabilir miydik acaba? Kalbim kocaman bir minnet duygusuyla dolup taştı. Minnettar olunabilecek en yüce varlığı anımsadı. Umut edebiliyoruz ve gecenin karanlığını yarıp gelen her yeni gün bize fısıldıyor: “Yeniden başlamalı” 


GENÇ'ın Yazısı.