Rabia Karzan

İnsan; vücudunun çoğu su diye mi yoksa fıtratı gereğimi bilinmez, etkilenen bir varlıktır. Olaylardan, çevreden, insanlardan, okuduklarından, gördüklerinden, duyduklarından ve ila ahir her şeyden etkilenir. İnsanı tüm bunlar insan yapar. Kişi iç aleminde bir yorumlamaya gider. Buna göre de o şey davranışlarına tesir eder. Tesir; bir hâlin, olayın veya nesnenin kişi ya da nesne üzerindeki gücü. Tesir Arapça bir kelime, eserden geliyor. Eser ise yine Arapça iz, ayak izi, üretilen şey, sanat ürünü gibi anlamları ihtiva ediyor. Tesir de bu izin ya da ürünün etki gücü, etkilenme, iz bırakma.

O hâlde şunu demek yanlış olmaz; insan denilen varlık etrafında gelişen olaylardan etkilenir. Üzerinde izi kalır. İyi veya kötü, az ya da çok bunu insanın olaydan etkilenme oranı belirler. Ama bu bizi gördüğümüzü, duyduğumuzu ve dahi bulunduğumuz yerleri kontrol etmemiz gerektiğine sevk eder. Dinimizde bunun adı salih çevredir. İnsan çevresi kadardır. Hani derler ya ‘Görüştüğün beş on kişinin ortalaması kadarsın’ diye. Çünkü sosyal bir varlığız. Uyumlu olmaya meyilliyiz. Kabul isteriz. Etrafımız bize tesir eder. Efendimiz`in (s.a.v.) şu hadisi bize tesir kavramını o kadar güzel anlatıyor ki. Peygamberimiz şöyle buyuruyor;
 
“İyi ve kötü arkadaşın hâli, güzel koku satanla körük çekenin hâline benzer: Misk satan, ya sana güzel kokusundan bir miktar meccanen verir ya sen satın alırsın ya da (hiç değilse onunla beraber olduğun sürece) güzel koku koklamış olursun. Körük çeken kimse ise ya elbiseni yakar ya da (en azından) körüğün kötü kokusundan rahatsız olursun.” 
 
Subhanallah!
 
Tesir budur işte. Sen ya güzel koku koklayacaksın ya da duman çekeceksin içine. Hangisini ister gönül? Hangisi gün sonunda içinde iyi hisler doğurur. İnsanın gül koklayan arkadaşı ile sigara içen arkadaşı olması gibi bir şey bu. Sigara içen arkadaşın çevresinde en iyi ihtimalle sigara kokusundan rahatsız olmaz hale gelirsin. Yani sigaraya hissettiğin olumsuz yargının üzerindeki tesiri azalır. Zamanla senin için anlam bütünlüğünde değişimler olur. En azından kokusu o kadar da kötü değil dersin. Yıllar sonra bu tesir seni nereye taşır bilemezsin.
 
Sadece maddi şeylerden bahsetmeyelim. Haller, tavırlar ve sözcükler için de durum pek farklı değildir. Sözün canı var demişler. Sözün canı nasıl olur? Söz karşıdakinin kulağından içeri girince vücuda tesir eder. Yani o kişinin içinde yer bulur. Sözü öyle boş ve önemsiz görmemek gerek. Söylene söylene söz cana gelir ve hayat bulur. Yapamam diye diye yapamaz olursun. Benden olmaz diye diye hakikaten senden olmaz olur. Bir işe yaramaz diye diye o şey işe yaramaz olur. Söz can bulur ve hayata katılır. Oysa bizde asıl olan hayrı konuşmak ve yaymaktır. Kem sözü sırf kulaklar duymasın, hava koklamasın diye söylemeyiz. Bizde kötülüğü yaymak yasaklanmıştır. Tesir eder, tesir bir süre sonra alışkanlığa çevirir. Beden yatkın olur, kulak sağırlaşır, göz körleşir. 
 
Kemal Sayar ne güzel özetliyor bunu; 
 
`Düşersin deme, dikkat et düşmeyesin de`. Söz çağırır. Sözün canı vardır. Kim söyletiyor o sözü sana? Güzeli söyle, güzeli çağır. 


GENÇ'ın Yazısı.