Muhammed Talha Taş 

Necmettin Erbakan bir konuşmasında şöyle diyordu: "Sizden bir şey istiyorum: Heyecan, heyecan, heyecan." 

Evet heyecanını kaybetmiş bir Müslüman aslında bitmiş bir müslümandır. Ağaç var ama meyve yok, lamba var ama ışık yok, Müslüman var ama heyecan yok. Olacak iş değil. Her eylem yeniden diriltecek bizi, havaya kalkan her yumruk, atılan her slogan, kılınan her sabah namazı, gençlerle yapılan her sohbet, okunan her Kur`an sayfası, dinlenen her şiir, her gün düzenli okunan kitaplar, yetimlerin evine taşınan her un çuvalı ve daha sayamadığım nice klas hareket. Hiç mi bir şey yapamadınız. Evde öylece oturup mu kaldınız açın bir marş ve heyecanınızı tazeleyin. Hz. Muhammed dünyaya gençlik heyecanı ve coşkusunu getiren bir rehber. Ona iman edip de yolun yolumdur ey Resul deyip de kalbinde heyecanı olmayan adam! Yok yok olacak iş değil doğrusu. Hz. Muhammed zorluk seferinde, sıcağın altında çölde yürürken on sekizindeydi. Ebu Eyyub el- Ensari on sekizindeydi İstanbul kapılarında; Aliya, Bosna savaşında insanlığa ders verirken on sekizindeydi sadece. Şeyh Ahmet Yasin sabah namazından çıkıpta bombaların hedefi olduğunda on sekizden büyük değildi. Evet bizim biyolojik yaşımız kaç olursa olsun kalbimiz hep on sekiz. Alnı öpülesi tüm yiğitlerimiz, şehadete kavuştuklarında genceciktiler. Müslümanlar, hızlı yaşar genç ölür hep.
 
Biz hep yoldayız. Çünkü "Ve sana ölüm gelinceye değin Rabbine ibadet et." (Hicr 99) buyruğuna tabiyiz. Ölüm bizi yolda yakalar, yakalamalı da. Yolumuz nereye düşerse bizler ordayız. Kalbimizle, davamızla, derdimizle ordayız. Öyle yer beğenmemezlik de yapmayız. Gittiğimiz yeri sahiplenir o yerde başlarız çalışmaya. Hz. Yusuf taciz iftirası ile zindana atılınca: "Benim burada ne işim var, ben böyle bir şey yapmadım” diyerek zindan arkadaşlarına hitap edebilirdi veya orada hayata küsüp öylece oturabilirdi aylarca. Ama o bunu yapmadı. Şöyle seslendi zindan arkadaşlarına: "Ey zindan arkadaşlarım, birbirinden ayrı rabler mi daha hayırlıdır, yoksa Kahhar olan bir tek Allah mı?" (Yusuf 39). İşte ilk sözleri bunlar oldu Yusuf Peygamberin. Bu nasıl bir sahiplenme, bu nasıl bir dert sahibi olma, bu nasıl bir heyecan? Yolumuzun düştüğü yeri sahiplenirsek orada başarıyı elde ederiz. Yer beğenmemezlik yapmayız. Terk etmeyiz Ninovaları. Çünkü biliriz: "Bir insanın hidayetine vesile olmak, yüz kızıl tüylü deveden veyahut üzerinden güneşin doğup battığı bütün toprakların fethinden daha hayırlıdır." (Buhari, 7/3468). Öğretmen olarak atandığımız köyü sahipleniriz, evlilik dolayısıyla gittiğimiz haneyi sahipleniriz. Bir insanın hidayetine vesile olmak için çırpınıp dururuz. Bir insanın hidayeti için çırpınmak kendi hidayetini sağlamlaştırmanın en güzel yoludur.
 
"Asra yemin olsun ki insan mutlaka ziyandadır. Ancak iman edenler, salih amel işleyenler, birbirlerine hakkı tavsiye eden ve sabrı tavsiye edenler bunun dışındadır." (Asr Suresi) 
 
Zaman geçip gider senin ne yaptığını umursamadan ama biz zamanı umursarız. Salih amellerle doldururuz vaktimizi.
 
Selam ve dua ile ... 


GENÇ'ın Yazısı.