İstanbul`da Yaşamak mı, İstanbul`u Yaşamak mı?
Site Özel
2282 okunma
Ömer Akyüz
Bir şehirde yaşamak ile o şehri yaşamak arasında nice fark vardır. Bu fark; gece ile gündüz, ak ile kara ve iyi ile kötü kadar keskindir. Anlamak bir yana dursun, anlamlandırmanın en ince noktasında yer alır. O şehrin ruhuyla bezenmek, şehirle bir ve hemdem olmanın zarafetini ortaya koyma gayreti içerisinde bulunmak icap eder.
İnsan, şehir ile koparılamaz bir bağ oluşturmalı. Şehrin içinde şehri yaşamak bir ilke ve bir devrim niteliği taşımalı. Zira şehirlerin de ruhu ve bedeni vardır. Gözlere sahiptir bu şehirler, nice olaylar örgüsünü kalbinde sakladığı. Kulakları vardır, nice sevdaya şahit sesleri kendisinde sakladığı. Ve ağzı vardır bu şehirlerin, konuşmaktan ırak tüm sözleri dilinin ucunda kaldığı. İstanbul, şehirler içinde bir şehir, sevda kuşunun kanadında ince bir dokunuştur. Yol boyu devam eden bir güzelliğin nişânesidir, İstanbul. Bir şehir ki taşı, toprağı, suyu ve havasıyla kendine âşık bırakan. Bir nazar ile ruhunu sunan şehir, İstanbul.
İstanbul’da yaşamak başka, İstanbul’u yaşamak bambaşka bir tutumdur. Biri, maddî olan hevesi, diğeri ise manevî tutumun içselleştirilmesidir. Şehirde yaşamak, maddî heveslerin dışa vurumuna; şehri yaşamak ise mânânın içsel yönüne tekabül eder. İstanbul’da yaşamak, maddeden öteye gitmeyen bir yolun; İstanbul’u yaşamak ise mânâ âlemine yol almanın dokularını işlemeye benzer. İstanbul’un gerçek sahipleri İstanbullular değil, İstanbul’un ruhuna tarihin ve kültürün izlerini ilmek ilmek işleyen bedenlere aittir.
Var olmak ile hiç olmak arasında bir köprüdür, İstanbul. O köprüde düşmeden ilerlemek, İstanbul’un aydınlık yüzlerini kalplere sığdıranlara özgüdür. İstanbul’da olup da İstanbul’u tanımamak, yokuş aşağı koşmaya benzer; yokluğa ve hiçliğe doğru. Öyle ki İstanbul’u yaşamak, İstanbul’da yaşamaktan evlâdır.
İstanbul’u anlamak, İstanbul’u yaşamaktan geçer. Anlamını bulan bir derviş gibi İstanbul’un da her sokağında ve her mekânında bulunan ruha iştirak etmek gerekir. Nasıl ki bir kuş her sabah yuvasından uçup da rızık peşine düşmüşse İstanbul’u da bir rızık niyetine aramalı, bulmalı ve lezzetine ortak olunmalıdır. Kültür ve tarihine nam salmış nice yiğitlerin sancağını taşımak ve bu ruhu geleceğe yönelik umutlu adımlar atılmalıdır. İstanbul’u bir nimet olarak görüp yaşamak vardır şu hayatta. Her sabah uyandığında bir şükür sebebi olarak İstanbul’da olmak vardır.
Göz göze gelmenin mutluluğunu paylaşmak ve çoğalan mutluluğun resmini çizmek için İstanbul gibi asil bir duruşa sahip olunmalı. İstanbul’un ruhu ile temas etmeli, bedenine tutunmak ve onunla renklerin sırrına erme hevesi taşımalı yürekler. Gece bir âşığın rüyalarında gezmeli, İstanbul. Her sabah dükkanında ilk siftah yapan esnafın masumane yüreğine konmalı. Her gün işine yetişmeye çalışan emektar vatandaşın helal lokmasında bulunmalı. İstanbul, gözlere ve en çok da kalplere işlemeli.
GENÇ'ın Yazısı.