Ömer Akyüz

Hayatın gerçeklerini herkes yaşar, fark ederek veya rast gelerek; ama bir şekilde hayatın gerçekleriyle hepimiz yüzleşiriz. Gerçekleri gerçek kılan gerekçelerin en başında insanın yaşayan bir ruh olduğu gelir. Ruh, insana müstakil olarak bireyselliğe dair verilen en nadide özelliktir. Teolojide ruh, kişinin ilahîliğe iştirak eden kısmı olarak tanımlanır. Ruhun hem Tanrı ile olan ilahi tarafı hem de doğa yasalarında insan bedeninde vücud bulmuş hâli vardır. Ruh ve beden bir bütündür. İnsan, beden ve ruhun birleşmesiyle de hayat bulur. Hayat ise devamlılığı beraberinde getirir. Doğal bir akış seyrine sahip olan hayat, aynı zamanda ruh ve bedenin de içsel manasını doğanın içinde bizzat kendisi verir.  
 
Dünyanın gerçekleriyle yaşamanın yanında bir de yol ile yöntemlerle bir hedef belirlediğimiz yolculuğun içsel dönüşüm evresi vardır. Yaşadığımız bu evrede aşamadığımız bazı gerçeklerle karşılaşırız, buna sosyopolitik anlamda kişinin toplum içerisindeki statülerini de ekleyebiliriz. Fakat kişinin toplum içindeki gerçek statüsü ile olmak istediği statü her zaman aynı olmayabiliyor. Bu nedenle insana fıtrî olarak verilen mekanizmaya göre bunu tatmin edebileceği ve hayatın gerçekleri dışında başka bir araç ile bu eksikliğini giderebilmesi elzemdir. Bu eksikliği gidebilecek tek şey “hayal”dir. 
 
İnsanın aciz ve sınırlı olduğu bu dünyada içsel anlamda hayal kurmayı gerekli kılıyor; aşamadığımız dağlar, çıkamadığımız gökyüzü, sonunu getiremediğimiz evren ve ulaşamadığımız maddî nesneler olmasaydı eğer, bugün hayal kurmaktan bahsedemezdik. Zorluklar her zaman bize ileriyi görebilme açısından hedef koymamızı sağlıyor. Kolaylıktan ziyade zorluk, bizi gerçek benliğimizle yüzleşme fırsatı veriyor. Bu nedenle olmazların ardında her zaman olmuşların nişânesi yatar. Bu olmuşları gerçek kılanlardan biri de hayaldir. Hayatımız boyunca birçok şeyin eksikliğini yaşarız, hayal kurmanın gerekliliği ise burada devreye giriyor işte. Hayal olmasaydı eğer, gelecek olmazdı ve yine yenilik olmayacaktı. Hayal, geleceği de yeniliği de beraberinde getiriyor. 
 
Dünyayı, bir pencere olarak hayal edelim ve o pencereyi açıp açmamak sana kalsın. Geleceği ve yeniliği görmek isteyen pencereyi açıp ardındaki gerçeklerle yüzleşsin veya o pencere sonsuza dek kapalı kalsın; sadece sen ve hayallerin yaşasın.


GENÇ'ın Yazısı.