Aylin Teberoğlu

La İlahe İllallah; ne sırlı bir kelime, ne bitmez tükenmez bir kuvvetin vechi, nice sarsılmaz dağları tir tir titreten ilahi soluk, sonsuz evreni birleyen, sımsıkı saran, aşkın timsali biricik Rabbimiz`in ilahi kelâmı... 

O güzel gözlerimizi Rahman`a usulca yumduğumuzda ve geride tüm şaşasıyla sımsıkı tutunduğumuz, bizi hiç bırakmayacak sandığımız bu fanî dünya ile bağımızın kesildiği o sarsıcı anda bize ilk arkadaşlık edecek makamın adıdır; tevhid. 
 
`Rabbin kim?` nidalarına muhabbetle, samimiyetle, imanlarına şüphe bulaştırmamışların adıdır; tevhid. 
 
`Dinin nedir?` nidalarına ‘İslam’ diyebilecek cesareti gösterebilmektir; tevhid. 
 
‘Rabbim, sana ortak koşmadan o güzel İslamiyetini yaşamaya çalıştım. İslam’ın gür sadasını güneşin doğup battığı her yere ulaştırmış, İslam sancağını en şerefli şekilde tutmuş şanlı Peygamberimiz (sas) ve O`nun yarenleri olan sahabelerimizin ayak izlerini takip ede ede Sana (cc) geldim` diyebilmektir; tevhid. 
 
İbrahim Aleyhisselam gibi haykıra haykıra yaradanın Allah (cc) olduğunu, hidayet verenin, doyuranın, içirenin, hastalandığımızda şifa verenin, diriltenin, öldürenin, din gününde bağışlayacak olanın yalnızca ve yalnızca Allah olduğunu yani bu vasıfları hiçbir varlığa mâl etmememiz, tevhid üzere dosdoğru olmamız gerektiğini, işin özünü anlattığı, çırpındığı günün adıdır; tevhid. 
 
De ki: “Ey Ehl-i kitap! Sizinle bizim aramızda müşterek olan bir söze gelin: Yalnız Allah’a tapalım, O’na hiçbir şeyi ortak koşmayalım ve Allah’ı bırakıp da içimizden bazıları diğer bazılarını Rab edinmesin. Eğer yine yüz çevirirlerse, `Şahit olun ki biz Müslümanlarız` deyin.” (Âl-i İmrân Suresi, 64) 
 
Yoluna canlarımız feda olan gül kokulu Peygamberimiz`in (sas) yaşantısı, tavrı, varlığı bizlere şifadır. Bunun içindir ki; Peygamberimiz`in (sas) ömrü kilidi iman, anahtarı tevhid olan bu elmas değerindeki hakikatleri anlatmakla geçti. Rabbin (cc) kelâmlarını, Peygamber (sas) eteğine yapışıp anlayanlar o hakikatlere ulaşmanın huzurunu taaa bu dünyada yaşarken hissetti, anlamayanlar hem bu dünyayı hem de ahireti kaybettiler. Çünkü; iman tevhidi, tevhid teslimi, teslim tevekkülü, tevekkül ise iki dünya saadetini gerektirir. Söz öyle bir söz ki, sözün en güzeli; 
 
“La İlahe İllallah” 
 
(Allah`tan başka ilah yoktur) 
 
Peki bu söze ne kadar ama ne kadar sadık kalabildik? 
 
Kur`an-ı Kerim metotları dururken bizler hangi metotlarla gençliğimizi imar edebildik? 
 
Hangi metotlarla yuvalarımızı inşa edebildik? 
 
Hangi metotlarla gözlerimize ipil ipil bakan yavrularımızı Rabbimiz`in kurallarına riayet ederek yetiştirebildik? 
 
Hangi metotlarla evlerimizi Peygamber suffaları haline getirebildik? Tüm bu sorulara hakkıyla cevap verebilmek; küllerinden yeniden iman ile doğup, onun üzerine tevhid`i bir zırh gibi giyinmekle olur. Oda Peygamber`in (sas), ‘ümmeti, ümmeti’ diyerek kavuşmayı beklediği bu ümmete nasıl güzel olur. Vesselam. 


GENÇ'ın Yazısı.