Suedanur Yazıcı
Her yolu meşru kılarak kolay yolla ulaşılan mevkilerin kutsandığı, haksızlığın, zulmün, cinayetin, intikamın gün geçtikçe arttığı, ruhun arka planda tutularak aklın öne çıkarıldığı bu çağda, insan metalaştırılarak değersizleştirilmeye çalışılıyor. Nurettin Topçu’nun “Sevmeyenler yaşamayanlardır. Onlar ölü ruhlardır.” sözü bu durumu ne de güzel ifade ediyor.
İnsandan aklı çıkarırsanız geriye, inisiyatifi elinde bulunmayan “insan” kalıyor. Kalbi çıkarırsanız geriye ne kalır diye sorarsak sevgisizlik, tahammülsüzlük, merhametsizlik, vurdumduymazlık, nefret, hırs gibi birbiri ardınca sıralanan onlarca cevap veririz! Nitekim her şey kırılabilir, bu mümkündür. Ancak kalp kırılırsa bir evi yıkmak gibi zulümdür, günahtır. Husûsen genç neslin fikir terbiyesini üstlenenler, insanın sadece akıldan var olmadığını onlara öğretmeli, kalp mabedinin mihrabına doğru yönlendirmelidirler.
Kalp, bir ağacın mümbit toprak üzerinde kök salması gibidir. Kalbin olmadığı akılsa “her an toprağından taze hayat fışkıran tarlanın üstüne atılmış kuru kütük” gibidir. Buna bağlı olarak diyebiliriz ki; aklın ruhu kalptir. Ruhu olmayan akılsa musibettir.
Kalbini yeryüzüne tohum misali serpen bir gönül erbabı olan İsmet Garibullah rahmetullahi aleyh “Gönülden gönüle yol var” mısralarıyla, bulmak isteyenlere kalp yolunun tarifini veriyor. Zira gönül erbabıyla kalpler arası köprü kurulmadıkça varılacak yer akıldan ötesi olamaz. Şimdilerde kalbini dinleyenlere bir mantık güzellemesi yapılarak mutlaka aklın izah edeceği bir takım gerekçeler sunuluyor. Tam da burada Zarifoğlu’nun “bir kalbiniz vardır, onu hatırlayınız.” sözünü yad etmek yerinde olacaktır.
Ayet-i kerime; "Kalplerdeki gözler kör olur" buyuruyor. Bedendeki göz kör olursa sadece göremez, ancak kalpteki göz kör olursa vicdan ölür ve bütün insanlığın “ah” edeceği hadiselere hep beraber mahcubiyetle şahitlik ederiz.
Fahri Kainat Efendimizin “Allahım! Sen benim dışımı ve görünüşümü güzel yarattığın gibi, içimi ve kalbimi de güzel eyle.” duası tevekkeli edilmiş bir dua değil. Zamanımızda dış görünüşü güzelleştirmek adına neredeyse bir ömrü heba eden podyum fedailerine karşılık, “ben gelmedim dava için, benim işim sevgi için.” diyen gönül erlerinin izini takip etmeli ve içimizi güzelleştirmek adına bir ömre değecek çabalarımız olmalı, vesselam.
GENÇ'ın Yazısı.