Şehadet Taş

Niyet, amel işlemeye kastı gerektirir demişti kıymetli bir hocamız...

Şu soğuk kış günlerinde pencere kenarında yağan yağmuru, yere konan karı gönlümüzde sevinç ile izlerken Rabbimize hamd ediyoruz. Ancak dün gece hava o kadar soğuktu ki benim bir an da aklıma yurtlarından küçücük çocukları ile haksız yere sürülen, kovulan ve evsiz barksız bırakılan, çaresizlik girdabında hayatta kalma savaşı veren muhacir kardeşlerimiz düştü. Hani çadır kentlerde her kış evleri (çadırları) sel altında kalan kardeşlerimiz... Aslında başımızı kaldırıp sağımıza solumuza bakarsak imkansızlıklar nedeniyle bacası tütmeyen daha nice evler göreceğiz. Ancak dikkatimi çeken bir durum var ki, insanlar yağan yağmuru veya karı görünce seviniyor olmakla beraber dillerine pelesenk ettikleri ve kardeşlerini unutmadıklarını ifade etmeye gelen şu duayı ederler:
 
“Rabbimiz, bize hayırlıca yağmur ver, rahmetini bereketli kıl ancak ısınma ihtiyacını karşılamakta güçlük çeken kardeşlerimizin yardımcısı ol.” 
 
Peki, bu konuda Rabbimiz ne buyuruyor;
 
Şüphesiz ki sadaka veren erkekler ile sadaka veren kadınlar ve Allah’a güzel bir borç verenler var ya, verdikleri onlara kat kat ödenir. Ayrıca onlara çok değerli bir mükâfat vardır. (Hadid-18)
 
Ayet-i kerimeden de anlaşılacağı üzere Rabbimiz, mazlum ve muhtaç durumdaki kardeşlerimize el uzatanın biz olmasını istiyor aslında ve bu bir yönüyle yaptığımız dualarımızın kabule şayan ibadetler olarak hayır heybemizde yerini alması için amele kast gerektiren bir durumdur. Hem hakiki mümin, malını (rızkını) ihtiyaç sahibi kimselerle paylaşmaktan çekinmeyen kimsedir. Zira sadakanın malı eksilmediğini bilâkis temizlediğini ifade eden nice sahih hadislerimiz mevcuttur ve müminin bu hakikate imanı şüphesizdir.
 
Ve yine mümin, kardeşinin derdiyle dertlenen kişidir ki kutlu tarihimiz bu minvalde sayısız örneklerle doludur. Özellikle “Sadaka Taşı” toplumsal yardımlaşma ve dayanışmanın incitmeden nasıl yapılması gerektiğini bize gösteren en güzel örnekti. Başa kakmadan hatta Îsar şuuruyla yapılan en güzel yardımlaşma yöntemiydi ve buna benzer daha birçok çalışma söz konusu olmuştu. Dolayısıyla İslam tarihi boyunca müminler ya sadaka veren olmuşlardır yahut sadaka verenler ile ihtiyaç sahipleri arasında köprü olmuşlardır. Çünkü İslam, Müslümanlar arasında toplumsal kalkınmayı zekat, fitre, fidye, kurban ve dahi malımızdan infak edeceğimiz nice sadakalara bağlamıştır. Asrı saadette, ensar ile muhacir arasındaki denge, sahabe efendilerimizin (Allah onlardan razı olsun) bu şuur ile görevlerini ifa etmeleriyle sağlanmıştı. Hatta Kur’an’ı Kerim’de bizleri farz görevlerimizden biri olan zekât dışında sadaka vermeye yönlendiren birçok ayet vardır:
 
“O ki; malını vererek arınır. (Leyl-18)
 
“Mallarında, isteyene ve (isteyemediği için) mahrum kalmışa belki bir hak tanıyanlar.” (Meâric-24)
 
“Sizden birinize ölüm gelip de: “Rabbim, beni yakın bir süreye (ecele) kadar geciktirsen ben de böylece sadaka versem ve salihlerden olsam” demezden önce, size rızık olarak verdiklerimizden infak edin.” (Münafikun-10)
 
O halde bugün vakit infak etme vaktidir! Hem hakikat nazarıyla kendi durumunu müşahede eden kimse kendisinin de yer yüzünde geçici (muhacir) olduğunu görmesi kaçınılmazdır. Zira sahip olduğumuz bütün nimetler, Allah’ın bizlere ikramıdır. Rabbimizin emanetleridir. Tam bu noktada bunca nimetlerin, müminler için imtihan boyutu inkişaf eder ve kim Allah’ın kendisine ikram ettiği rızıktan sadece kendisi için tüketmekle kalmayıp insanlığın faydası için de kullanma erdemini gösterirse işte o, Rabbi katında yüce mertebelere ulaşacaktır. Geçici dünya nimetlerini ebedi ahiret hayatının saadeti için birer vesile olarak görmek mümin kimliğimizin bir parçasıdır. O halde gelin küçük büyük demeden Rabbimizin bize ihsan ettiğinden ihtiyaç sahibi kardeşlerimizin ısınma, barınma, yeme içme, giyim ve eğitim ihtiyaçları için kollarımızı sıvayalım ve elimizden geldiği kadar yaralarını sarmaya çalışalım. Hem kim istemez ki duası geri çevrilmeyen mazlumların diline doladığı duası olmayı ve yüzünde yeşeren gülümseme olmayı...
 
Şu hadisi şerif ile sözümü noktalamak isterim:
 
“Kıyamet günü müminin gölgeliği onun verdiği sadakasıdır.” 


GENÇ'ın Yazısı.