Saime Nur Gölbaşı
En karanlık gecenin ardındadır aslında aydınlık. Kuru bir tohumda gizlidir çoğu zaman canlılık. Bazen bir çiğ damlasında bazense yavru bir kedinin bakışlarındadır saflık… Umut mu? Umut ise hiç doğmamış olmasına rağmen asla batmayacak bir güneşin ardındaki ferahlıktır.
Umut etmeli insan. Güz vaktinde yeşil yaprakları, yaz vaktinde bembeyaz karı, hüzün mevsiminde mutluluk dolu yılları… Bazen bir kardelenin boynunu büküşünde, bazen hayat dolu bir çocuğun gülüşünde, bazense en imkansız sandığı düşünde görmeli mutluluğu. Tutunmalı bazen… Yağmur damlalarının toprağa tutunduğu gibi, güneş’in mehtabı avuttuğu gibi. Sessizce, sadece kendini dinlemeli insan.
Taviz vermeli bazen hırslarından. Biraz da gıpta etmeli, kelebeklerin kuşlara ettiği gibi. Çakıl taşlarını sert bir cisim olarak değil hayal bahçesinin elmasları gibi görmeli. Karıncaların sadece böcek değil emeğiyle rızkını kazanan minik işçiler olduğunu bilmeli. Her zaman mutlu olmayı değil, mutlu edebilmeyi de dilemeli. Mutlu bir şekilde, mutlu edebilmeli insan.
Bir yağmur damlasına bile farklı açılardan bakmalı insan. Her düşen damlayla birlikte melekleri hissedebilmeli. Suya hasret kalan toprağın o anki sevincini paylaşabilmeli. Rahmet damlasıyla filizlenen çiçeğin yapraklarına kalbiyle dokunabilmeli. Ve en önemlisi de sevdiğinin gözlerindeki damlaları tebessüme çevirebilmeli insan…
Bazen kağıda bile çizemediği resimleri suya çizmeli insan. Tüm benliğiyle suya aktarmalı düşlerini. Göğün yansımasının tam üzerine bir yol çizmeli mesela. Uçsuz bucaksız hayallerle çevrelenmiş bir yol ve o yolda korkusuzca, dimdik yürüyebilmeli insan…
Bazen güz yapraklarında kaybolmalı insan. Üzerindeki çizgilerde kederlerini okuyabilmeli. Bazen hüzünlerini yaprak gibi dökmeli insan. Sonra bahar gelince yeniden yeşermeli.
Bazen bir mürekkep gibi kalemin ucundan akmalı insan. Suya hasret çöller gibi kana kana yazmalı. Eğer ölüm varsa hayatta, her kelimeyle birlikte yeniden doğmalı.
Bazen sayfa sayfa çevirmeli hayatı insan. Her sayfada yok olmaya yüz tutmuş silik hatıralar… Her satırda bir yüreği okumalı insan. Her harfte nice kırgınlıklar, nice kahkahalar.
Her satır başında biraz dinlenmeli insan. Çiğ kalmamalı düşünceler, kalpte demlenmeli biraz. Her harfi incelikle, tek tek ölçmeli insan. Ne olmalı fazla ne de gelmeli az.
Bazen bir avuç sevgiyle bile yetinebilmeli insan. Kanaatkâr olmalı, tıpkı bir avuç suyla bile yetinebilen bir papatya gibi. Sevgi dolu bir bakışla bile yaprak yaprak açabilmeli insan. Susmalı bazen. Gözlere aittir en zengin lisan…
Bazen gözyaşlarını tebessümünden akıtmalı insan. Maskelerin en güzeli sıcacık bir tebessüm olmalı. Her zaman ağlayıp karalar bağlamamalı insan. Bazen de gülüp hayatı utandırmalı.
Bazen sonu özgürlüğe açılan bir yol seçmeli insan. Usul usul adımlamalı, ayakları dahi kıpırdamadan. Bazen uzaklaşmalı gürültüden, kargaşadan. Kırık bir teselli cümlesi ardından bakakalan. Doğruyu söylememek değil gaflete düşmektir viran… Rahman’dır seni duyan… Uyan ey gönül uyan…
GENÇ'ın Yazısı.