Derya Önal

İp süsleme veya ayatori denilen oyunu oynardık çocukken. İp çapraz olarak orta parmaklardan geçirilirdi daha sonra karşımızdaki kişi bu çaprazları diğer yerlerden geçirerek çeşitli şekiller ortaya çıkarırdı. İp kimde çözülürse o kaybederdi. Çocuklardan biri kazanmanın heyecanıyla çığlık atarken annelerin bir gözü hep çocuklar üzerindeydi.

Çocuklar elma şekercinin sesini duyunca yere düşüp açılan ip yumakları gibi dışarı koşuştururdu. Bir curcuna kopardı o vakit. Annelerin, babaların ceplerine sarılan çocuklar ellerine ne gelirse alıp şekercinin etrafını sarardı. Mahallenin tüm çocukları kıpkırmızı elma şekerini yalaya yalaya bitiremezdi. Saklambaçların, istopların sayısı hiç tükenmezdi. Balkondan da olsa annelerin bir gözü hep çocuklar üzerindeydi. 
 
Oyun sırasında çocuklar düşüp dizini yaralarken anneler o çizikleri hemen fark ederlerdi. Çocuk kanı kurumuş bu yaraları oyunun heyecanıyla hissetmezken sanki annelerin canından can giderdi. Sonra hemen telaşla yaralar temizlenip uzunca nasihatler edilirdi.
 
Akşam ezanına kadar oyuna dalınırdı. Ezanın okunmasıyla anlaşılırdı saatin geç olduğu. Evlerin perdesi çekilip sokaklar ıssızlaşınca kötülüğün dışarıda kaldığına inanılırdı. Çünkü yalnızca karanlık kötülüğe yoldaş olurdu.
 
Bugünlerde haber sayfalarına yer edinmişti çocuklar. Fark edilmeyen çocuklar olarak kayıt altına alınmışlardı. Onların ninnilerle uykuya dalacakları vakitlerde narkotik şube iş başındaydı durmadan. Gece yarısı teker teker anne ve babalar aranıyor çocukları hakkında bilgi veriliyordu. Ailesine haber verilmesini istemeyen çocukların ağlamaları yankılanıyordu soğuk koridorlarda. 
 
İp yumakları gibi dağılmıştı çocuklar. Bu sefer oyuna değil karanlık bir bataklığa doğru saçılmışlardı. Yüreklerimiz dağlanıyordu da ne yazık ki haberini üçüncü sayfalardan öğreniyorduk. 
 
Bir bağımlıyı gözlerindeki donuk bakıştan, ışığının sönüklüğünden tanımak az da olsa mümkündü. Çocukların gözlerinin feri sönmüştü de sahi anneler bunu nasıl fark etmemişti? Hiç göz göze bile gelinmemiş miydi? Anneler ufak bir çiziği dahi görürken çocuklarının yüreklerindeki küllerin kokusunu almamışlar mıydı? Anne ve babaların muhabbeti, sevgisi, merhameti nereye yol almıştı? 

 


GENÇ'ın Yazısı.