Muazzez Elif Torun

Her gün yeni bir tiyatro oyununun seyirci koltuğunda buluyordu kendini. Sahneler akıp gidiyor, aynı kişiler farklı rollerde tekrardan hayatına giriyordu. Her oyuncunun mimiklerini, davranışlarını dikkatle inceliyor, en ince ayrıntısına kadar analiz etmeye çalışıyordu.

Zamanla sahnedekilerin neden maskelerin ardına saklandığını anlamaya başladı. Bazıları gerçek yüzünü gösterdiğinde sevilmeyeceğini, dışlanacağını düşündüğünden gizlenmek zorunda hissediyordu. Kimileri ise kırılmaktan, üzülmekten yorulmuştu ve güçlü görünen karakterlerin arkasına sığınıyordu. O, bu insanları anlıyordu. Kendilerini savunmak için alınmış bir önlemdi onlarınki. 
 
Onu asıl hayrete düşüren ve korkutan profesyonel oyunculardı. Kimlik değiştirirken zorlanmayan, seçici davranmadan her girdiği rolü özümseyen, hırsını, kibrini, ruhunun çirkinliğini ustaca örten insanlardı. Bu kişiler çıkarlarına uygun bir senaryo seçer, kostümünü giyer ve o role bürünürlerdi. Etrafındakilere nasıl görünmek istiyorlarsa öyle görünürlerdi. Bu aldatmaca bazen bir ömür devam ederdi ve seyirciler onları hep “iyi” bilirdi. 
 
Tüm bunları nereden mi biliyordu? Çünkü o erken açmıştı gözlerini, yakalamıştı maskenin ardındakini. Ve tanıdığından çok başkaydı karşısındaki... 
 
Göremeyenler, bilmeyenler gibi rahat değildi artık içi. Kandırılmışlık hissi tüm benliğini sarıyordu. Belki bir süre sonra bu duruma alışır, görmezden gelebilirim diye düşündüyse de öyle olmadı. Başkalarının o “usta” oyuncuyu ayakta alkışlamasına, önüne güller fırlatmasına, hatta fotoğraf çektirip saygıyla anmasına nasıl tahammül edebilirdi? Edemiyordu, edemezdi de.
 
Bir şey yapması gerekti. Ama tek başına savaşmaya ne gücü ne de cesareti vardı. Keşke olsaydı. Kendinden utandı. İki yüzlülük değil miydi bu? 
 
Belki, belki birileri yanında olsaydı savaşabilirdi. Heyecanlanmıştı. Vakit azalıyor, oyunun sonuna geliniyordu. Oturduğu yerden fırladı ve yanındaki koltuklara, diğer seyircilerin gözlerinin içine baktı, onun gibi gerçeği gören birileri var mıydı?
 
Kimse olanların farkında değil gibiydi. Yanındakileri sarstı, ayılmaları için bağırmaya başladı. Oyun bitmişti ve perde kapanıyordu. Birazdan oyuncular son defa sahneye çıkacaktı.
 
Uyuyanlar artık uyanmalıydı. 


GENÇ'ın Yazısı.