Ayşe Koç
Mutlu anlarımızdır bizi yediren, büyüten, uyutan ve yeni güne hazırlayan. İnsanlar büyük şehirlerde bu duyguyu tadamayacaklarının yanılgısına kapılırlar ancak doğru değildir. Eğer kentin kara deliğine kapılmadan güneşli yanından yürüyebilirseniz siz de bu anlara şahit olabilirsiniz.
Örneğin sokakların arasında ruhunu kaybetmemiş şen esnafla karşılaşabilirsiniz veya balkon kenarlarında bütün samimiyetiyle size selam veren teyzelere rastlayabilirsiniz. Daha fazla güzellik görmek için bir otobüse binmeniz yeterde artar bile. Nereye gittiğiniz fark etmeksizin umudu bulabilirsiniz içinde. Mesela uyuyakalmış küçük çocukları görmekle başlayabilirsiniz tebessüm etmeye. Yavaş yavaş dalarlar uykuya ancak kafalarını bir yerlere vurmazlar. Kocaman yastıkları yani annelerinin biricik omuzları hemen yanı başlarındadır. Kısa süreliğine gözlerini açarlar ve annelerine en içten gülümsemelerini verirler, kalbiniz sıcacık olur.
Etrafınızda oturan kişilere dikkatinizi vererek devam edebilirsiniz. Bir yanınızda oldukça yaş almış ve hastaneye gittiği her halinden belli bir ihtiyar, diğer yanınızda sınav telaşında bir öğrenciyi görebilirsiniz. Farklı farklı endişeleri vardır hepsinin. Yaşlı olanın elindeki kağıt hayatını, genç olanın zihnindeki düşünce geleceğini belirleyecek zannediyorsanız yanılıyor olabilirsiniz çünkü Allah, bazılarını yüzyıllarca yaşatacak olan ve bazılarının canını henüz yirmilerindeyken alacak olan Rab’dır. Bunu imanınıza yerleştirip ilerilere doğru bakarsanız köşelerde kalmış mahzun kadınları ve erkekleri görebilirsiniz. Mahcubiyetleri öyle baskındır ki ortalık yerlerde duramazlar. Onlar hep kıyılardadır. Kimisi evladını, kimisini anne babasını, kimisi yarınını, kimisi dününü düşünmekle meşguldür. Arada gözleriniz denk gelirse göz bebeklerinin titrekliği arasında yine de yaşamaktan, ümit etmekten vazgeçmediklerini görebilirsiniz.
Bütün yorgunlukların üzerine bir ışık vurur. Son durağa ulaşmadan önceki son kırmızı ışıkta durursunuz. O an herkes durur. Milyonlarca nüfusu olan evrenin küçük bir örneklemi olan o otobüstekiler, parıltıların arasında, arabaların kornaları eşliğinde, bir yandan kulaklarına gelen klima sesleriyle ve siren sesleriyle baş etmeye çalışmadan; zamana yetişmeye çabalamadan onu kibarca kabul ederek dururlar.
Geçmişleri ve yarınları farklı olan onca yaratılmış işte tam orada, o otobüste, o saatte, o trafikte bir araya gelmiştir. Şoföre hayırlı akşamlar dediğinizde varlığını kabul ettiğiniz için verdiği ince teşekkürü alırsanız artık gideceğiniz yere varmışsınızdır ve başka bir yolculuğa çıkmaya hazırsınız demektir.
Sevgili kentliler, lütfen yolculuğunuza biraz daha devam edin. Mutluluğu bulmak için gözlerinizle bir yetimi güldürün, ardından ellerinizle saçlarına dokunun, kalbinizle ruhunu sarmalayın.
Bedeninizin üşümesini dert etmeden bir camide duraklayın. Rabbinizin katında diz çökün. Sonra ciğerlerinizdeki o havayı tekrar teneffüs edin ve nefesinize hamd edin.
Mutluluk içinizde, içimizde.
GENÇ'ın Yazısı.