Asıl Yurt
Site Özel
1663 okunma
Öznur Şahin
Bir yolcu gibi bu alemden geçtiğim her gün, sırtımdaki dünya azığımla asıl yurdumu arıyorum. Heybeme ahiret yurdu için eklediklerimle yürüyorum. Bir gün o heybenin ağırlığında koşabilmek için...
“(Oysa onların tek gerçek kabul ettikleri) bu dünya hayatı hakikatte sadece bir oyun ve eğlenceden ibarettir; âhiret yurduna gelince işte asıl hayat odur; keşke bunu bilselerdi!” (Ankebût Suresi/64)
Bilemiyoruz. Kalıcı olmayan bu dünyaya kalıcı duygularla bağlanıyor; mutluluğu, refahı, rahatlığı bu alemde arıyoruz. Oysa bildiğim tek bir hakikat var; dünyada rahat yoktur diyen bir Peygamberin ümmetiyiz. Bu dünyada mutluluğu aramayın diyen bir Rabb’e iman ediyoruz.
Gelin, tüm dünya nimetlerinden vazgeçerek Mekke sokaklarında en sevgilinin yolunda canını seve seve veren cennetlik bir genci ziyaret edelim. Yesrib’i Medine kılan Mus’ab. Mekke’nin en zengin ve en asil genci iken asıl yurdu ahiret için her şeyini feda eden Mus’ab. Üzerini örtecek bir kefeni dahi olmadan göçtü bu dünyadan. Unutuyoruz Ey Mus’ab! Senin ağaç yapraklarıyla örtülen bedeninle bu dünyadan göçtüğünü unutarak çeşit çeşit, renk renk; kıyafetlerin, ayakkabıların içinde, konforlu ve ışıltılı hayatlarımızda Allah’ı arıyor, cennetini istiyoruz.
Biz dünyayı çok seviyoruz, affet Allah’ım…
Bu dünyadan her şeyini feda ederek göçen; Mus’ablar, Ebu Bekirler, Ebu Zerler, Ömerler var. Onlar bu hayatta bir yolcu gibi yaşadılar ve nimetlerin içerisinde Allah’ı unutmadan birer yıldız olup hakiki yurtlarına göçtüler.
Onlar, kurumuş toprakları İslam ile yeşillendirdiler, bereketlendirdiler ve vazifelerini hakkıyla yaparak oyun ve eğlenceden ibaret olan bu dünya hayatlarını şereflendirdiler, her an anılmaya değer ömür bıraktılar.
Peki ya biz, mahşer meydanında Rasulullah’ın gözlerine bakabilecek bir ömür yaşayabiliyor muyuz?
GENÇ'ın Yazısı.