Bayram Karaağaç

Birey, modern insan için ortaya atılan bir kavramdır. Daha doğrusu modern insan, bireydir. Toplumun bölünemeyen en küçük parçası olarak tanımlanır. Bölünememekle kastedilen de bireyin tek başına yaşayabilecek olduğu yanılgısıdır. Bunun sağlanabilmesi için de herkesin önüne her şey serilmeye çalışılmaktadır. 

“Çünkü sen her şeye değersin, senin için buradayız” sloganları bireyin nefsini okşar. Birey kendisini hayatın merkezinde ve her şeyin belirleyicisi olarak görür. Çünkü o, tek başına da vardır ve var olmak için başka bir şeye ihtiyacı yoktur. Hâl böyle olunca da başkalarıyla ortak bir paydada buluşmasına, cemiyete dahil olmak için belli fedakarlıklarda bulunmasına gerek yoktur. Sadece var olması, var olması için yeterlidir. 
 
Bir genç, ailesini kendi özgürlüğünün en büyük sınırlayıcısı olarak görür. Anne ve baba onun gözünde bedenine vurulmuş birer prangadır. Ebeveynler için de durum farklı değildir aslında. Çocuk; hayallerini gerçekleştirmeleri, farklı maceralara atılmaları, radikal kararlar almaları yolunda en büyük ayak bağıdır. Hatta hanım beyine, bey de hanımına prangadır. 
 
Böylesi bir algı aile kurumunu tarumar etmekten başka neye yarar? İşte bugün modern bireyin içine girdiği çıkmaz budur. Bireyleştikçe bize olacak olan da başka bir şey değildir.

Fert Baş Başa
 
İslam’ın ferdi içinse cemiyet, en büyük dayanaktır. Etrafındaki her bir fert, kemâl yolculuğunda birer köşe taşıdır. Fakir bir dilenciye sadaka vermek, bir yetimin başını okşamak, yolda yürüyen somurtkan bir adama bile usulca tebessüm etmek, Afrika’daki kurak beldelere bir damla su olabilmek… Cemiyete dair güzel olan ne varsa fert için ibadettir. 
 
Birey kalabalıkların içinde yalnızdır, yalnızlığa terk edilmiştir. Fert ise hayatının her anında cemiyete dahildir ama bir o kadar da baş başadır. Tıpkı namazda olduğu gibi cemiyetle omuz omuza ama bunca insanın içinde Rabbisiyle baş başadır. 
 
Evleneceği insan ise hayattaki en büyük yardımcısıdır ferdin. Refikim, refika-i hayatım der zaten. Her zorlukta omuz verecek birisi yanı başındandır artık. Evlat ise öldükten sonra bile kabrini aydınlatacak bir nurdur. Evlat için anne babası da ayaklarının altında cennetin serili beklediği iki büyük anahtardır.
 
Toplumu bireylerden oluşan milletlerde ailenin yıkılması ve bireyin diğer herkesi kendine düşman görmesi kaçınılmazdır. Her birey bir diğeri için ölüm demek değilse bile huzursuzluktan başka bir şey değildir. 
 
Fertlerin oluşturduğu bir toplumda ise herkes bir diğerine hayat olur. Yarasına merhem, hastalığına şifa, her eksiğine gıda olur. Kan bağından bile daha sağlam bağlar vardır fertlerin arasında. Zira ilahi çağrı nettir, mümin mümine kardeştir. 
 
Peki, biz fert miyiz, birey mi? Bugün milletimiz için bu soruya net bir cevap verebilmek mümkün değildir. Bir taraftan fertleşmeye, bir taraftan bireyleşmeye çalışan toplum kesimleri için net bir çizgi çizebilmek pek mümkün görünmüyor. 
 
Ne fert kadar Rabbimizle baş başa ne de birey kadar yalnızız. Ama şu da var ki, eğer iki cihanda saadet istiyorsak fert olmak zorundayız. Çünkü birey için ahiret “yokluk” demek olduğu gibi dünya da düşmanlarla dolu bir savaş alanıdır.
 
Öyleyse ey işitenler! Rabbin çağrısına kulak kabartalım. Birbirimize omuz vurmayı bırakıp birbirimize omuz verelim. Fertleşirsek hakkıyla var oluruz, bireyleşirsek ancak yok oluruz! 


GENÇ'ın Yazısı.