"Kardeşiniz Hubeyb Şehit Oldu"
Site Özel
1438 okunma
Yağmur Ünalan
Hz. Hubeyb b. Adiy (ra)`ın Hayatı 3. Bölüm
Hz. Hubeyb b. Adiy (ra) tıraşını olarak adeta bir damat gibi hazırlanmıştır. Safvan b. Ümeyye`nin adamları Hz. Hubeyb`i (ra) alarak, bugün Tenim (Yec`âc) mevkiisi olarak anılan yere götürürler. O dönemde özellikle gençlerde İslamiyet`e karşı yoğun bir ilgi oluşmuştur. Neredeyse bütün halk meydandadır. Mekkeli müşrikler onu herkesin önünde öldürerek bir bakıma gözdağı vermeyi planlamaktadır. Hz. Hubeyb`de (ra) ise ne bir korku ne bir telaş vardır. Onun bu sakinliğini, vakarlı halini gören müşrikler bu durumdan daha da rahatsız olurlar. O sırada Ebu Süfyan, Hz. Hubeyb`e (ra) son bir isteğinin olup olmadığını sorar. Hz. Hubeyb (ra) ise: "Eğer müsadeniz olursa 2 rekat namaz kılmak istiyorum" der ve namazını hızlıca kılar. Ardından yanındakilere dönerek şöyle der: "Eğer ki Hubeyb ölüm korkusundan namazını uzattı demeyecek olsaydınız, vallahi namazımı olabildiğince uzatır, saatlerce kılardım. Öylesi büyük bir lezzet aldım Rabbime kavuşmadan önceki son namazımdan."
İnsanlar büyülenmiş gibi Hz. Hubeyb`i (ra) seyretmektedir. Ebu Süfyan halkın üzerindeki tesirin kırılması için şöyle der: "Ey Hubeyb! Sana son bir şans verelim. Şu an Muhammed, Medine`de keyif çatıyor ve senden haberdar değil. Sadece şimdi "Yerimde Muhammed olsun" de seni serbest bırakalım."
Bunun üzerine Hz. Hubeyb (ra) şöyle haykırır: "Vallahi değil burada Muhammed`in olmasına, onun mübarek ayağına tek bir diken batmasına dahi gönlüm razı olmaz. Saçlarım adedince başlarım olsa ve her gün biri kesilse ben yine de ona bir şey olmasını istemem."
Hz. Hubeyb (ra) son anlarında dahi âleme Allah Resulü (sav) nasıl sevilir göstermiştir. Hz. Hubeyb (ra) kendisini öldürmek için bekleyen müşriklerin yüzlerine bir bir bakar ardından ellerini semaya kaldırır ve şöyle der;
"Allah`ım ben birazdan sana kavuşacağım ama benim şu anki halimden Peygamberimiz`i (sav) haberdar et. Lütfen selamımı O`na ulaştır ve halimi arz eyle."
Mekkeliler Hz.Hubeyb`in (ra), cesaretini kararlılığını görünce onu öldürmek için harekete geçerler. İlk önce bir çukur kazılır daha sonra büyük bir ağaç kütüğü oraya çakılır. Hz. Hubeyb`i (ra) o kütüğe bağlarlar. Yakınları Bedir`de öldürülen 40 kadar Mekke`li genç ellerindeki mızrakları Hz.Hubeyb`e saplamaya başlarlar. Bir anda yüzü kıbleden farklı bir tarafa döner ve der ki:
"Allah`ım! Eğer benim senin nezdinde bir kıymetim varsa lütfen yüzümü kıbleden başka yöne çevirme!"
Artık acıları dayanamayacak noktaya gelmiştir. Kaldırır başını semaya ve oradakilere şöyle beddua eder:
"Allah`ım! Kureyş`in bu müşriklerini mahvet! Onların topluluklarını darmadağın et! Onların birer birer canlarını al ve hiçbirini sağ bırakma!"
Bu bedduayu duyan Mekke`liler birdenbire sarsılır. Kimi kendisini yere atar kimi ağacın arkasına saklanır. Çünkü cahiliye Arapları böyle yaparak bedduanın onlara tesir etmeyeceğini düşünürlerdi. O gün orada bulunan neredeyse herkes bu bedduadan nasibini almıştır. Hatta Hz. Ömer (ra) döneminde Humus valiliği yapan ve o günlerde henüz Müslüman olmadığı için (sonraları Müslüman olmuştur) bu bedduaya muhatap olanlardan biri olan Hz. Said b. Amir (ra), o bedduanın kendisi üzerindeki tesirini şöyle aktarmaktadır:
"Ben de herhangi bir hastalık yoktur. Fakat ben Hz. Hubeyb (ra) şehit edilirken oradaydım ve onun bedduasını bizzat işitmiştim. Ne zaman bu hadiseyi hatırlasam bana bir haller oluyor ve baygınlık geçiriyorum."
Tüm bunlar yaşanırken Efendimiz (sav) Medine`dedir. Bir anda toparlanır, mübarek elini göğsünün üzerine koyar ve yüksek bir sesle: "Ve selâm senin üzerine olsun Ey Hubeyb!" der. Sahabeler telaşla: "Ne oldu ey Allah`ın Resulü (sav)?" diye sorarlar. Efendimiz (sav) ise; "Kardeşiniz Hubeyb şehit oldu" diye cevap verir.
Mekke`li müşrikler, Hz. Hubeyb`i (ra) şehit ettikten sonra mübarek bedenini günlerce teşhir ederler. Başına nöbetçiler dikerek kimsenin kaldırmaması için önlem alırlar. Bazı rivayetlere göre 40 gün boyunca nöbet tutarlar. Hatta yüzünü kıbleden başka bir tarafa çevirirler fakat yine kıbleye dönmüş olarak bulurlar. Bunu defaatle denemelerine rağmen yüzünü kıbleden başka tarafa çeviremeyince olduğu gibi bırakmak durumunda kalırlar.
Efendimiz (sav), bunu duyunca bir rivayete göre Hz. Amr b. Ümeyye`yi (ra) diğer bir rivayete göre ise Zübeyr b. Avvam`ı (ra) birkaç kişi ile Hz. Hubeyb`i (ra) defnetmeleri için Mekke`ye gönderir. Kaynaklarımızda geçtiğine göre Hz. Hubeyb`in (ra) mızraklarla parçalanmış bedenini gören sahabe efendilerimiz, onun cesedinin taptaze olduğunu, hiçbir şeyin değişmediğini ve bedeninden mis gibi kokular geldiğini naklederler.
Sahabi efendilerimiz tam Hz. Hubeyb`i (ra) alıp götürecekken Mekke`li müşrikler tarafından fark edilirler, onu bir yere bırakarak saklanırlar. Sonra geriye döndüklerinde Hz. Hubeyb b. Adiy`in (ra) cesedini bulamazlar. Yüce Allah onun bedenini korumuş ve saklanmıştır. Bunun için Hz.Hubeyb`e (ra) "Toprağın yuttuğu kişi" denilmiştir.
Efendimiz`in (sav): "Hubeyb, benim cennette komşumdur" buyurduğu, “Allah için ve Müslüman olarak öldürüldükten sonra nasıl öldürülürsem öldürüleyim hiç aldırmam." diyen, Allah Resulü (sav) ile sadece 4 yıl geçirdiği halde sadakatiyle kendine hayran bırakan Hz. Hubeyb b. Adiy (ra), 28 yıllık ömrünü şehadetle noktalamıştır.
Rabbim ondan ebeden razı olsun.
GENÇ'ın Yazısı.