İbrahim Erdem Yıldırım
Gençlere hitap edenlerin kendileri sorup kendileri cevapladıkları o soru: “Gençlere nasıl hitap ederiz? Nasıl ulaşırız?” Birinin de bu soruyu bir gence yönelttiğini görmedim. Kimse bir gence, “Yahu genç kardeşim, size hitap ulaşmaya çalışıyoruz. Size değer katmaya, ülkemizin geleceğini hazırlamaya çalışıyoruz. Ama size ne ulaşabiliyoruz ne de hitap edebiliyoruz. Sebebi nedir bunun? Nedir bizden şikâyetiniz?” diye sormuyor.
Sorunun gençlere sorularak çözülmeye çalışılması yerine soruyu soranların kendi kendine tezler üretmesi bile başlı başına bir sorunun göstergesi. Gençler soruyu soranlar gibi fikirleri ve düşünce dünyası olan, karşılıklı sohbet edilebilecek bir insan olarak değil, geleceğin Türkiye’sini kuracak maddeler olarak görülüyor. Madem malum soruyu gençlere soran yok, onlar kendileri sorup kendileri cevapladıkları gibi ben de kendime sorayım kendim cevaplayayım.
İletişim Muameledir
Genç Derneği Kurucu Başkanı Mehmet Lütfi Hoca’nın konuşmasında duyduğum, “Din muameledir” sözüyle aklıma şu iki örnek geldi: Peygamber Efendimiz’in âmâ birine arkası dönük şekilde yüzünü ekşitmesi, Rabbimiz tarafından tenkit edilmişti ve ayeti şerifte, “… Eğer kaba, katı kalpli olsaydın hiç şüphesiz etrafından dağılır giderlerdi… (Âl-i İmrân, 159)” buyruluyor. Buradan iletişimin de bir muamele olduğu kanısına vardım.
İlim sahibi, güler yüzlü birini gördüğümde oturup konuşasım geliyor. Bu kişi bazen mâlûm soruyu soran insanlardan yani gençlere çeşitli şekillerde hitap eden insanlardan oluyor. Bu kişilerden bana kısa bir zaman ayırmasını istediğimde ve kabul ettiklerinde kimi zaman tamamen dikkatini vermiş, ilminden bir şeyler kazanmak isteyen gence bir şeyler kazandırmaya çalışıyorlar kimi zamansa yüzüme bile bakmıyor, telefonuyla uğraşıyor, sorularıma ezbere cevap veriyorlar. Beş dakikalık kısa bir konuşmada aynı soruyu -mesela “Hangi bölümde okuyorsun?” sorusunu- defaatle soruyor ve o gençle ilgilendiğini zannediyorlar.
Değer Verdiğimiz Kadar Değer Gördüğümüzü De Hissetmek İstiyoruz
Karşısına bir yaşıtı gelse asla gençlere davrandığı gibi muamele etmeyecek kişilerin “Gençlere nasıl hitap ederiz?” sorusuna makro düzeyde cevap araması bana gülünç geliyor. Nitekim muhatabının sözlerini yüzüne bakarak dinlese, yaşıtı bir insanla kurduğu gibi iletişim kursa, en azından nezaketten ödün vermese sorunun büyük kısmı hallolacak.
Mitingde Gibi Hissetmekten Haz Ettiğimiz Söylenemez
Bazı konuşmacılar küçük bir sohbet meclisinde dahi bağırarak, aşırı jest kullanarak, şahsi fikirlerinde aşırı iddialı ve tartışmaya kapalı şekilde konuşuyor. Bu tür bir hitabın gençleri etkilemesi bir yana o mecliste bulunmaktan bile şahsen rahatsızlık duyuyorum. Bazen, “Yahu duyuyoruz hocam, neden bağırıyorsun?” demek geliyor içimden.
Bir De Bizi Dinleyin
Gençlerle sohbet halkasında konuşurken bile kürsüde konuşuyormuş gibi konuşan kişilere sözüm: “Biz sizin sözünüzü kesmediğimiz gibi siz de bizim sözümüzü kesmeyin. Belki söyleyeceklerimiz var. Belki dinlemek istediğimiz gibi dinlenmek istiyoruz. Fikirlerimizin sizin nezdinizde nasıl karşılık bulacağını merak ediyoruz.”
Söylediklerin Yaşanmaması
İmam-ı Azam Ebu Hanife´ye bir kadın çocuğuyla beraber gider ve çocuğunun çok bal yediğini, ne yapsalar da vazgeçiremediklerini söyler. Ebu Hanife kırk gün sonra gelmelerini söyler ve gönderir. Kırk gün sonra geldiklerinde, “Bundan sonra bal yeme evladım” der. Kadın, “Bir cümle söyleyecektin madem, ne diye kırk gün beklettin?” diye sorunca İmam-ı Azam, “Ben her öğünde bal yiyen biriydim. Önce kırk gün bal yemeyerek kendi nefsimi denedim. Baktım oluyor, sonra da çocuğa nasihat ettim.” der. Bu minvalde, “Ey iman edenler! Niçin yapmadıklarınızı söylersiniz? (Saf Suresi, 2)” ayetini de şuraya iliştireyim.
Bu minvalde bir hatıram var. Bir hatip, gençken bir yazara postayla yazısını gönderdiğini ve memnun olmadığı bir cevap aldığını anlatmıştı. O kişiye bu konuşmasından iki ay önce Whatsapp’tan bir sayfalık yazı göndermiş, bir bakmasını rica etmiştim. Hâlâ da cevap alamadım. Yazıyı okursa muhterem hocama da selam olsun.
Bu liste uzar gider. Yalnız bendenizin mustarip olduğu bu kadar madde çıktı. Hasılıkelam her kim eğer hakikaten sorunun cevabını arayıp gençlere ulaşmanın yolunu arıyorsa bu soruyu önce gençlere sormalı.
Ey gençlere hitap eden kişiler! Yine de seviyoruz sizi...
GENÇ'ın Yazısı.