Ayşe Nur Duman
Kış sıyrılıp gidiyor üzerimizden. Güneş karları ağır ağır eritip toprağın altına gönderiyor. Dallara çoktan su yürüdü. O kupkuru dallardan çiçekler fışkırıyor artık. Kahverengi dallardan yemyeşil yapraklar boy veriyor. Kuşlar cıvıl cıvıl baharı şakıyor, koca bir zikir halkası gibi ağaç başlarında ötüşüyorlar. Ben soğuklardan dışarı çıkmayalı karahindibalar çıkmış bile. Sarı sarı çimleri renklendirmişler. Bir de annemin çok sevdiği sarı parlak yapraklı çiçekler var. Bana onu, ona da annesini hatırlatan bahar timsali... Adını tam bilmiyorum ama onlar benim için çocukluğumdan beri “anne kokulu bahar çiçekleri.”
İklimler değişiyor, mevsimler birbirine karışıyor diye hayıflanırken bu sene bolca yağan rahmet taneleri toprağa bereket getirdi. Bu kış sanki ruhumun toprağında çiçeklenen koca bir baharı da muştuladı. Tam ellerimi ısıtırken içim bir tipiye tutuldu sanki. O geçirdiğim dondurucu kış bahara gebeydi, biliyordum ama aklıma anlatamıyordum. Kalbime o umudu müjdeleyemiyordum. O bağı kuracak takati Rabbimden dileyince o bağı kurabileceğimi biliyordum ama kendime anlatamıyordum.
Şimdi kış bitti, biliyorum. O takati veren Rabbime sonsuz şükür doluyum. Penceremden sızan güneş ışığıyla, perdemi dalgalandıran o tatlı rüzgarla daha çok idrakine varıyorum. Bahar geldi artık, kendime hep bunu anlatıyorum. Pencereyi her açtığımda yuvama dolan baharı seyrediyorum, aklıma düşen dere otlu taze baklayı akşama yoğurtluyayım diyorum. Bahar geldi, biliyorum ama bazen nefsimin soğuğuna da kapılmıyor değilim. Evlatlarımın dağıttığı odalar da nadiren de olsa baharı göremiyorum. Bazen yorganı çekip sadece uyumak istiyorum. Bu hislerim yüzünden kendime kızardım eskiden. Ama artık kızmıyorum, sakince karşıma alıp anlatıyorum. Ben bir beşerim. Şaşabilirim. Şaştığım zamanların ve şaşkınlığımın dozunu ayarlayabildiğim kadar kâmilim. Bu kâmil olma dengesini kurabilmek için bu dünya hayatında kaimim. Öyle işte, deyip sözlerimi bağlıyorum.
Baharla birlikte öyle bir rahmet mevsimi geliyor ki, heyecanı geceleri uyutmuyor bazen. Sadece kendim bu rahmet mevsimine varmayacağım artık, yuvada kalabalığız. Anneliğin verdiği o sorumluluğun altında zihnimi yıpratıyor şeytan. “Ne yapsan olmayacak, en iyisi hepten bırak.” diye fısıldıyor sinsice. Ademoğlunun kadim düşmanı işini hakkıyla ifa ediyor.
Ramazan’ın coşkusu sinemi sardıkça, nefsimin tembelliği de bedenimde kol geziyor. Bir besmeleyle, ancak Rabbimin vereceği bir gayretle elimden gelenin en iyisini yapabilmeye niyet ediyorum. Çünkü insanım. Yapabileceğim kadarından mesul, yapamayacaklarımdan muafım.
Bazen hududumu aşacak nice hedefleri koyuyorum kendime. Sonra hedefe varamayınca kızıp söyleniyorum kendime. Oysa seni Yaratan senin omuzlarına taşıyamayacağını koymamışken hududunu aşacak emelleri omzuna yüklemek senin ne haddine diyorum. Kendi kendime kendi hakkıma giriyorum. Bunun da vebalini kendi boynuma doluyorum. Oysa hayatın akışında bahşedilen birkaç sorumluluk ve ufkuna koyacağın rıza-ı ilahi kâfi değil mi? Önce onların hakkını teslim et, ötesine bakarsın.
Zamanın bereketini nasıl arttıracağını bildiğin hâlde bu bereket sırrını hayatının merkezine sabitlemeden zirvesine göz koyduğun dağlara varamazsın. Bırak varmayı şairin dediğin gibi, “Çitleri dahi aşamazsın” diyorum kendime. Ah nefsim, sen varsın bir de! Ama galebe çalamayasın diye ciğerlerime nefes doldukça çırpınacağım. Öyle birden seninle olan savaşımı kazanamam, biliyorum. Birden kılıç indirip susturamayacağım seni. Ama azimle ve sürekli her sillemi sana indireceğim. Çünkü biliyorum ki, benim Peygamberim’in (s.a.v) “az ama devamlı olanı makbul” düsturu hem ruhuma hem bedenime şifa. Şifamı kalbime ve yaşamıma iliştirme gayretiyle göğsümden taşan bu rahmet baharını bu sözlerimle ayan ediyorum.
İçimde büyük bir bahar savaşı var. Rahmet iklimiyle bahar mevsiminin birleşip gönlümde kelebekleri uçuşturduğu bir savaş. Ravza-i Mutahhara özleminin kokusu, secdelerin Kabe’ye kavuşma arzusu ve Kudüs sızılı Ramazan ikliminde yaşadığım bir savaş. Bilmem kaçıncı dünya savaşı değil bu içimdeki, nefsimle ve şeytanla mücadele ettiğim bir bahar savaşı.
GENÇ'ın Yazısı.