Leylihan İnel
Hiç düşündünüz mü? Bir ikindi vakti serinliğinde esen rüzgârla pencereden dışarıyı seyrederken baktığınız her şeyin hayatın kendisi olduğunu? Pencereden içeriye doğru hayatın ne çok yansıyan parçası var değil mi?
Bazen pencerenin kenarına oturduğunuzda perdeden içeriye doğru sızan ışık huzmesidir hayat. Her şey parıltılı, ışıklı ve güzeldir. Kimi zaman özenle saksıya dikip büyümesini beklediğimiz çiçekler gibidir. O an için sadece beklemek kavramı devrededir. Bazen beklemektir hayat. Bazı zamanlarda heyecanla büyümesini beklediğimiz o çiçeklerin kuruduğunu görüp karamsarlığa düşmektir. Bazen de emeklerimizin filiz vermesi, olanca güzelliğiyle boy veren çiçeklerin odada yayılan hoş rayihasıyla gönlünüzün mest olmasıdır. Çiçeklerin hoş renkleri kadar güzel görünür her şey.
Hayat, bazen rüzgârın gri rengiyle bir oraya bir buraya savurduğu perdedeki ahenktir. Kimi zaman da gök gürültüsünün insanı sarsan haşmeti eşliğinde gelen, kendine getiren soru gibidir. Pencereden görünen gökyüzünün insanı çocuk gibi hissettiren hafifliğidir bazen. Bulutlara dalar gidersiniz. Belki Peyami Safa gibi kendinize bir Simerenya inşa edersiniz. Her şeyin mükemmel gitmesini istersiniz ve Simerenya`da her şey yolundadır.
Hayat, çayınızı yudumlarken kulağınıza çalınan Neşet Ertaş türküsüdür kimi zaman. Masumiyeti ve içtenliği simgeleyen bir türkü ve o türkünün içinize işlenen derin, içli duygusudur. Bazen bardaktan boşalırcasına yağan yağmurdur, bazı zamanlar da yağmurdan hemen sonra açan güneşle birlikte gökyüzünün sunduğu, izlemeye doyamadığınız eşsiz gökkuşağı şölenidir.
Kimi zamanlar akşamın koyu karanlığındaki yıldızlara gözümüzün takılıp gitmesidir hayat. Her ne kadar koyu da olsa karanlık, onu aydınlatan ay ve yıldızlar vardır. Belli bir vakit orada kalacaklar, sonra koyu karanlık yavaş yavaş açılarak kendini apaydınlık bir güneşe bırakacaktır.
Zamanla anlıyoruz ki, hiçbir şey kalıcı değil. Ne güneş ne karanlık ne de elimizde olan diğer şeyler… Her şey akıyor, değişiyor, dönüşüyor. Hiçbir şey olduğu yerde kalmıyor. "Dünya bir penceredir, her gelen baktı geçti." diyor ya Yunus Emre. Dünya gerçekten de bir pencere, o pencereden içeriye, odamıza en çok neleri dolduruyor ve misafir ediyorsak işte hayatın kendisi tam olarak o.
Penceremizden güneş ışıkları ve çiçek kokuları eksik olmasın...
GENÇ'ın Yazısı.