Yaşam Sanatı Yahut Yaşam Sancısı
Site Özel
1775 okunma
Ömer Akyüz
Bir rüya insanı bu denli rahatsız eder mi hiç? Kafasına kaynar su dökülürcesine, top mermisi yanı başında patlarcasına, sıcak ama güneşin yürekleri kor ateşten de beter bir hâlde yakan bir çölün ortasında devesini kaybedercesine... Bir irkiliş, bir korku ve âni bir uyanış... Bir kafesten kurtulmaya çalışan serçe kuşu gibi dört bir tarafından da korkuluklarla çevrili, kaçman ve içinden kurtulman tam bir mucize. Hayat, ölümden de acı keşmekeşlerle dolu. Yol çizmek, yolcu dizmek ve yoldaşla yolda dizilmek vardı bunca hengâme içinde. Dua ve nasip arasında uçurumlar kadar endişe, sır ve azmin pençelere takılan en masum yüz ifadesiyle hemhâl olmak vardı. Bir yürekte doğmak, yeşermek ve sevgiliye uçmak vardı hayatın en ıssız köşelerinde. Utangaç bir çift gözde yeniden dirilmek, yeniden bağlanmak vardı. Heyecandan dilin tutulması, gönülde ne varsa tıkanması ve hakikati zarif bakışlarla haykırmak vardı. Bu sefer güneş, kötünün aşikâr, güzelin ise bir sır gibi gizlendiği bir vakte doğar.
Dün gece gördüğü kötü rüya ile tekrar karşılaştı. Bu kez gördüğü rüyanın diğer rüyadan tek farkı sabaha doğru görmesiydi. Birebir aynı olan bu rüyanın uykuda verdiği etki hayatının hiçbir evresinde karşılaşmamıştı. Farklı duygulara karşılık gelebilecek tek bir açıklaması bile yoktu. Tekrar ama tekrar yaşamak bir yana dursun, aklına bile getirmek istemiyordu o acı günleri. Ertelemek, geçiştirmek, bir demiri örste vurmaya benzer bir nevi; duyguları, yaşanmışlığı ve boşvermişliği bir ateşte yok etmişti çoktan. Ama ateşte yanan onca şeyin bugün ışık, yol ve yoldaş olacağını kim tahmin edebilirdi ki? Üstünü istediğin kadar kapat, gün ışığı yeni bir güne ve yeni umutlara tekrar tekrar açacaktır. Bastırdıkların, bugün daha güçlü bir şekilde karşında duracak. İçlere akan en masum duygular bile gün yüzüne çıkmaya hazır bekler. Bunu bilmek yetmez, yaşamanın verdiği bilgi hiçbir kitapta yazmaz. Yaşamak, an ile devran döner; dem ile sel olur akar, hakiki yolunu ve yoldaşını bulur. Yaşamak vardı, içten içe akan ışıltının hayatın tüm noktalarına değmesi gibi, buna idrak ve iştirak etmek icap eder.
Yatağını topladıhızlı bir şekilde. Penceresini sonunda dek açtı. Güneş gözlerine vuruyordu. Gözün güneşle güreşi başlamıştı. E tabii ki kazanan yine güneş olacaktı. Galibi yok bu fâni dünyada. Geçici heveslerle yola çıkılmayacağını bilmesine rağmen bir fırsat kollayıp bahane bulmuştu kendine ama yine yenilen o oldu. Bıkmamıştı, şimdi ise köyüne döndü. Son anlarını içsel anlamda huzur ile göçmek için. Dışını bir görseniz, bedenin en bitkin hâli ve acının sertçe vurulmuş kısımları belirir üzerinde. Savaştan çıkmış bir hâli vardı. Zaten köye giriş yaptığında bile kimse tanıyamamıştı. Komşuları bile korkudan yaklaşamamıştı kendisine. Bu ne yorgunluk, bu ne sinir böyle! İnsan hiç gülmez mi yahu? Doğduğun, büyüdüğün, sokaklarında oyun oynadığın yere, çocukluğuna döndün. Ondan, o günden, o çocukluktan hiç eser yoktu yüzünde. Yenilginin, susmanın ve hayat kavgasının verdiği acılarla dönmüştü.
Güneşle ne alıp veremediği var ki, bak yine gözlerinden yaşlar aktı. Ağlamak değildi bu, ağlamanın da bir usulü vardı. Gördüğü son rüyadan olsa gerek, irkilmişliğin, korkunun ve yeni bir güne uyanmanın acısını yaşıyordu. Sahi yeni bir gün, umut değil miydi? Yeni bir ân, huzurun başlangıcı sayılmaz mıydı? Yeni bir mekân, tekrar dirilmenin nişânesi değil miydi? Yitirmek vardı gözlerinde; duyguları, hevesleri ve yaşamı...
Yaşamak kolay da anlam vermek zor. Öyle düşünürdü. Bunca yenilgi, bunca kırgınlık, bunca korkuyu şimdi nereye sığdıracağım? Yaşamak kolay mı şimdi? Hayatı yaşamak değil de hayatta yaş akıtmak kolay, dönmek kolay, kırmak kolay, üzmek kolay, vurmak kolay, vurulmak kolay, düşmek kolay ama kaldırmak zor, dirilmek zor, yapmak zor, yaşatmak ve tâ ki yaşamdan bir parça yaşam zor. Burada yaşam gerçekten çok zor.
Şimdi inşirâh vaktidir. Dua ile sabır arasında yeşeren umutlar kümesi belirir. Ellerin yürekle bir olduğu zamanda yeniden dirilmenin lezzeti sunulur. Huzura gelinir, bir parça huzur için. Yolda olmak hâli yaşanır, bir umut ışığı bulmak için. Daha ağır adımlarla yürünür bu yolda. Yaşamanın ve yaşatmanın en lezzetli hâline bürünür. Yüreklerden dökülür sözler, gözlerde biriktirilir tüm sesler. Şimdi ise ne bir bıkkınlık vardır ne de bir korku.
GENÇ'ın Yazısı.